Artık şu ezberi bozmanın vakti geldi: “Her kötü gidişat hocadan kaynaklanır.” Kaçıncı hoca bu gerçekten? Şimdi sırada Solskjær mi var? Bir duralım. Bu kulüp teknik direktör kıyma makinesi mi?
Solskjær dediğiniz adam, Manchester United gibi bir devin en kırılgan döneminde kulübü ayağa kaldırmış, Premier Lig’de Ferguson sonrası en yüksek puanı toplamış (74 puan), genç oyuncuları parlatmış, Avrupa Ligi’nde finale yürümüş bir isim. Bugün hâlâ İngiltere’de, United’a kazandırdığı karakter konuşuluyor. Bu adam sabırlı, vizyoner, gençlere dokunan bir futbol aklı. Beşiktaş gibi yeniden yapılanması gereken bir kulüp için biçilmiş kaftan. “Beden hocası” diye eleştirmek veya “taraftar çıksa daha iyi yönetir” demek art niyet ya da futbol cahilliğidir.
Ama biz ne yapıyoruz? Daha bir hazırlık maçında, hocanın süre alamayan oyunculara son kez şans verdiği bir karşılaşmada bile yaylım ateşe başlıyoruz. “Niye santrforsuz çıktın?” diye sorgulayanlar var. Daha dün maç oynayan takımın rotasyona gitmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Bugün sahaya çıkanlar da bu kulübün lisanslı oyuncuları. Eğer bu seviyede bile top tutamıyor, organize olamıyorlarsa, bireysel hata yapıyorlarsa mesele teknik direktör değil, oyuncu kalitesidir.
Kadroya bakınca tablo ortada:
• Stoperler ağır, pozisyon bilgileri zayıf, hava toplarında etkisiz.
• Sağ bekte Svensson var; ne atletizmi yeterli ne hücuma katkısı. Hücum bindirmesi yok denecek kadar az, defansif pozisyonlarda ise rakip karşısında yavaş ve çaresiz kalıyor.
• Orta saha baskı altında kırılgan.
• Kanatlar desen, zaten yıllardır yok. Net kanat oyuncusu olarak elde bir tek Rashica var. Onda da teknik beceri ve pas kalitesi inanılmaz düşük. Hücumda çoğu zaman topa ne yapacağını bilemeden hareket ediyor, çizgide üretkenliği sıfıra yakın.
• Kanatlardan skor katkısı yok, dripling tehdidi yok, çizgiye inme yok.
Buna rağmen hâlâ “set oyunu oynayamıyor” eleştirisi yapılıyor. Peki soruyorum: Set oyunu neyle oynanır?
• Oyunu yönlendirebilecek bir oyun kurucu gerekir. Bizde yok.
• Dar alanda çabuk paslaşabilecek teknik orta sahalar gerekir. Rafa ve Orkun harici yok.
• Oyun görüşü ve saha içi disiplini yüksek bekler gerekir. Bizde yok.
• Skor tehdidi olan, alan açabilen, çizgide oynayabilen kanatlar gerekir. Hiç yok.
• Topsuz oyunda doğru yerleşebilen, sürekli boş alan arayan, pozisyon bilgisi yüksek bir hücum hattı gerekir. Elimizde ise temposuz, pozisyon almada yetersiz, mental olarak kırılgan bir kadro var.
Bu kadar yeteneği sınırlı, teknik kapasitesi kısıtlı, atletizmi düşük bir kadroyla hangi set oyununu kuracaksın? Oyun planı dediğin şey sadece kenardan bağırmakla değil, oyuncunun kafasında ve ayağında başlar. Bu takımın üç pas yapamayan, baskıya dayanamayan, pozisyon bilgisi olmayan oyuncularıyla “set oyunu” mu inşa edeceksin?
Ama suçlu kim? Tabii ki hoca size göre. Çünkü sahadaki yetersizliği kabul etmek zor. Çünkü “Bu kadro bok gibi” demek, bazı taraftar gruplarının romantizmine çelme takıyor. Hâlâ eminim ki “Sergen gelsin”, “Şenol gelsin” demeye getirenler var. Kusura bakmayın ama bu zihniyetle Beşiktaş ileri değil, geri gider. Bu kulüp bir nostalji merkezi değil, bir spor kulübü. Hedefi başarı olan bir kurum.
Eleştiri olur, yapılmalı da. Ama daha sezon başlamadan hocaya çullanmak, her adımda “gönderelim” demek; ne mantıklı ne iyi niyetli. Bu ya futbol cahilliğidir ya da art niyettir. İkisi de Beşiktaş’a fayda değil zarar getirir. Ve geçmişte hep getirdiği gibi.