Yine soğuk bir kış gecesiydi camın kenarına oturudu, elinde bir kadeh şarabıyla, bir yudum aldı uzunca ağzında çevirdi, hafifçe yüzünü ekşitti,
-şarap üzümden yapılır, sirke gibi, pekmez gibi. aslı üzüm olsada bu meretin diğer aslı üzüm olanlara hiç benzemez, dedi.
bir yudum daha içti şaraptan ve kadehi yavaşça sehpaya bırakıp bana döndü,
- aynı tolga gibi aslı kaleci olsada diğer aslı kaleci olanlara benzemez, kimi tek hareketi ile maçı kurtarır ağzında pekmez gibi tat bırakır, kimi tek hareketi ile 10 kişinin emeğini boşa çıkartır sirke gibi boğazını yakar, kimi bazen maçı çevirir bazen maç verir şarap gibi sarhoş edip ne bok yiyeceğini bilmene engel olur algılarını kapatır.
bu uzun cümleden sonra soluksuz kaldı. derin bir nefes alıp iç çekerek tekrar döndü,
Kaç semer kaldı ? dite sordu
Bilmiyorum dedim boş gözlerle
Bilseydin şaşardım zaten (Küfür Yasak)₆ dedi.
Çekti nefesini Ömer Hayyam, bir elinde baba memleketi acem diyarının iremgahı Tebriz'den gelen şarap, diğer elinde kartal tüyünden sipri sivri bir kalem. açtı defter-i kebiri, yazdığı başlığı;
- söyle bakalım cihan devleti Selçukoğlu'nun deli başveziri Nizam-ül Mülk; beşiktaş hangi düzenle oynarsa daha efektif bir oyun anlayışına kavuşur?
- Ne diyeyim şarapçı Hayyam! Yeni stada geçeceğiniz de kaleye en azından bir korkuluk duhul edeydiniz, hiç yoktan iyi olacaktı!
aldı kalemi eline Hayyam, başladı yazmaya;
Kanbur üstüne kanbur
Sanki deve hörgücü
Bıraktık işi gücü
bize bir kaleci bul son semer bükücü!!
;) ;)
@Deadam