sergen hocanın en zayıf karnı oyuna müdahaleleri oldu bu sene, bunu açıklıkla söylemek lazım. sadece oyun değişiklikleri bazında da değil maç içinde taktiksel geçişleri hatta sadece savunmanın mesafesini bile doğru zamanlarda değiştiremediğimiz için kaybettiğimiz puanlar oldu. başlangıç planları konusundaki başarısı, kadrodan verim alma konusunda çok çok üstün yönleri şimdilik onları tolere etme fırsatı sundu bize. haftalardır maçların son bölümlerinde çok zorlanıyoruz. hem doğru bir maç bitirme planına geçişi doğru anda yapamıyoruz, hem de maçın sonunda oldukça sıkıntılı kadrolarla sahada yer alıyoruz. değişikliklerin çoğu takımı geriye götürüyor. bu maçta da tandemle oynaması gereksizdi, maçın sonucundan bağımsız. doğru müdahalelerle daha iyi sonuç alabileceğimiz üç maç vardı. (ts, agücü, fb) maç boyu çok rahat oyunlar ortaya koyduğumuz g.ant, rize maçlarının son bölümünde bile şok yaşayabilirdik. şu an bunları uzun uzun tartışma yeri değil artık son düzlüğe geldik. ama yazın teknik kadronun bu zayıf karnını tespit etmesi, gerek bunu yaratan kadro zaafiyetini gidermesi gerekse de maç içinde taktik geçişleri yapabilme konusunda hem kendini hem takımı geliştirmesi gerekiyor.
buradan hocanın zaafları nedeniyle ligi erkenden koparamadık gibi bir sonuç çıkmasın tabi. hoca olmasaydı bu kadroyla buralara zaten gelemezdik.
Sezon sonunda özeleştiri yapması, havaya girmemesi, daha iyi olmak için çalışması çok önemli tabii. Yer yer hataları olduğu da elbette doğru. Ama kadronun yetersizliği ve sakatlıklar birçok şeyi derinden sarsıyor. Cenk sakatlanınca sadece Cenk'ten yararlanamıyor olmuyorsun. Bir sürü taş yerinden oynuyor. Hasiç'e çok şans vermiyordu ama etkili bir hamle oyuncusuydu. Onun yokluğu bile birçok hesabı bozmuştur hoca için. Aynı bölgenin oyuncularından biri sakatlanınca, diğerinin üzerine fazla yük biniyor. Hem fiziksel, hem psikolojik... İki maç üstüste kötü oynasa, aklına binbir tane şey geliyordur o oyuncunun da... Sosyal medyada okudukları, ettikleri...
Millet takır takır 5 oyuncu değişikliği yapıyor her maçta, bizim değiştirecek 5 oyuncumuz yok bile. Bütün bunların üzerine bir de haftada iki maç yapma garabeti eklenince, gerçekten 'imkansızı başardık' diye düşünüyorum bugün geldiğimiz nokta itibarıyla...
O yüzden ben, kendi adıma, hocayı (ve genel olarak hocaları) eleştirirken birkaç kere düşünmeye özen gösteriyorum. Maç boyunca kötü oynayan bir oyuncu oluyor. 'Yahu, nasıl katlanırsın bu adama 75 dakika' diye çıldırıyoruz. Görünüşte haklıyız da... Ama bunu hocanın görmemesi mümkün mü, bilmiyorum. Biz, iki üç veriyle karar veriyoruz. 'Bu adam kötü, yedekteki adam daha iyi, ya da en azından bundan daha kötü olamaz, o zaman o girsin'. Aynı anda hocanın aklında çok daha fazla veri var. 'Bu çocuk hafta içi hasta olan annesinin peşinden koşturdu, son antrenmanda morali sıfırdı, ayakları geri geri gidiyordu' diyebilir mesela... Veya 'bağırsakları bozulmuş, devre arasında kendini kötü hissediyordu, beni oyuna alma hocam dedi' dese ne diyeceğiz? Söyleyecek söz yok. Futbolcularla yatıp kalkan o...
Beni genel olarak rahatsız eden, öne geçtiğimiz bazı maçlarda geriye yaslanma tercihimiz oluyor mesela. Ne zaman yapsak işi zora sokuyoruz, ne zaman saldırmaya devam etsek olumlu dönüş alıyoruz. Ama yine o anlık verilen kararda hocadan daha doğrusunu düşünebileceğime inanmıyorum. Bugün hiç geri çekilmedik, 3-0'dan sonra hala dalga dalga geldiğimiz pozisyonlar vardı, durup dururken, akıl almayacak iki gol yiyiverdik. İsmail Köybaşı'ndan yılın en güzel gollerinden birini yedik ya... Rüyamda görsem popomu örterdim.