Beşiktaş kapalı tribün, Çarşı, Karagümrük, dernekler hepsi birbirine karıştırılıp her şey Çarşı’ya mal ediliyor.
mrred hala Alen diyor mesela, adam yıllardır maçlara gelmiyor, liderliği mi kalmış.
Eray G yazmış zaten, eskiden kapalı tribün 5bin kişilikti, Çarşı 5bin kişi mi ?
O tribünde Karagümrük’ten tutun Suadiye, Bağlarbaşı vs bir dünya grup vardı.
91’den 2004’e kadar kapalıda iki direk arasındaydım, ben de mi Çarşı’dan oluyorum bu durumda, benim bugün tribünde yaptıklarım Çarşı’yı bağlar mı ?
Çarşı dediğin 40 – 50 kişi, yanında yürüyenlerle birlikte 500 kişi falandı. Tribün ortak hareket ediyordu o zamanlar, o yüzden daha etkili oluyorlardı.
Bildiğim kadarıyla bugün birçoğu birbiriyle kavgalı, tribüne gelmeyen var, vefat etmiş olan var, farklı tribünde olan var. Eski bütünlük yok kendi içlerinde.
2004’ten itibaren numaralıda ya da localarda oldum, bu sene de kapalı alttayım. Emin olun takıma , futbolculara, yönetimlere en ağır hakaretleri bu tribünlerde duydum.
Fikret Orman’ı yöneticilik yaptığı dönemden beri sevmezler, kapalıya loca fikrinin mimarı olduğu için. Sonrasında Pasolig işini ilk uygulamaya geçiren kulüp olmamız tuzu biberi oldu.
Pasolig protestosuyla ilgili daha önce de yazdım , karda kışta Erzurum’a Trabzon’a giden adamlar mı üşendi Olimpiyat’a gitmeye ?
Pasolig ne için çıkarılmıştı, amaç neydi ? Kaldı ki Olimpiyat’ta ilk sene birçok maçta stadın dışına kadar gelip protesto ettikten sonra içeri girmeden dışarıda beklediler.
Ayrıca Çarşı’nın tamamı değildi, Şevşek Ali’ler geliyordu maçlara bildiğim kadarıyla.
Bence yanlış, taraftarın yeri her ne olursa olsun tribündür. Takımın kötü olması, yönetimi beğenmeme, başka her hangi bir durum benim için tribünde olmamayı haklı çıkartmaz. O yüzden yanlış yapılmıştır ama Olimpiyat’a gelmeye üşendiler demek komik hakikaten.
Açılan davaların sonuçlanması ve Pasolig’in kesin olarak devam edeceğinin netleşmesi ile bizim stadın açılışı aynı döneme denk geliyor bu arada.
Dönemin şartları içinde bence büyük katkıları olmuştur Çarşı’nın.
90’ların başındaki rüya dönemden sonra seyretmesi hiç çekilmeyecek rezalet kadrolar varken bile bende maça gitme isteği uyandırırdı tribün. Mizahı bol, sesi gür.
Sürekli goygoy yapıyorlardı, hiç başarı kazanamadık düşüncesinin de altı boş bence, Adem Dursun’larla Youla’larla neyi başaracaktık.
Hakemleri etki altına almak da ancak ortada maç yönetmek için çıkmış ama hata yapan hakemde işe yarar. Adam VAR’a bakıp biçiyor seni, millet ıslıkladı diye mi düzgün maç yönetecek.
Ayrıca bu arkadaşların dışında statta onbinlerce taraftar var, onlar pozisyonlara tepki verse yeter zaten.
Çok başarısız geçen dönemlerde Trabzonspor’a dönüşmememizde bence Çarşı’nın olumlu katkıları olmuştur. Katılmayan çok olur, anlarım. Ben böyle düşündüğüm için birçok yanlışlarına rağmen Çarşı’yı yerin dibine sokamıyorum. Bir de zamanında Kadıköy’e Sami Yen’e hep 2 – 3 arkadaş giderdik. O zamanlar emniyet şimdiki gibi taraftarları paketleyip stada götürüp getirmiyordu. Meydan muharebeleri, pusular oluyordu. Çarşı sayesinde boynumuzda atkımızla başımıza bir şey gelmeden gidebiliyorduk deplasmanlara. O günleri de unutmam.
Uzun lafın kısası, Çarşı biteli yıllar oluyor. Tribündeki etkilerini kendileri bile burada yazan arkadaşlar kadar görmüyordur. Keşke kendi aralarındaki kavgalar olmasaydı, tribünde bütünlük devam etseydi.
Şu anda stat yeni açıktan yönetilmeye çalışılıyor, malesef ciddi zeka sorunu var.
Sahadaki takım ayrı tribün ayrı işkence bugünlerde, maçlar her anlamda eziyet oldu.