Yine klasik bir ülke gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Sağlam bir scout ekibiyle bir sene boyunca, dünyanın her yerinde, gelecek vaat eden genç oyuncular kovalamış olsaydık, bugün hepsini takır takır kadromuza katmış olurduk. Peki genel kanı ne olurdu? 'Beşiktaş çöpleri doldurdu'. Yönetimin üzerinde anormal bir baskı, 'beceremiyorsanız istifa edin, millet Mesut Özil'i alıyor, biz 500 bin euroya Hebele'yi alıyoruz' falan diye. Sonra 'Şampiyonlar Ligi gelirlerini cebe mi atacaksınız' söylentileri... Bir de üzerine, alınan bu oyuncular herhangi bir sebepten başarısız olursa, hocayla yönetim el ele, taraftar tepkisiyle cehennemin en dibine!
Onun yerine ne yapıyoruz? Nabza göre şerbet verip kendimizi sağlama alıyoruz. Mevkiisinin en yetenekli oyuncularından biri Teixiera'yla, dünyanın en tanınmış golcülerinden Diego Costa'yla, rakip taraftarın yana yakıla istediği ama sahip olamadığı Gedson Fernandes'le ilgileniyoruz. Olursa olur, olmazsa olmaz. Ama 'büyük düşünüyoruz' (!). Costa gelirse, 'adamlar Costa'yı getirdiler, daha ne yapsınlar' olacak, yönetim üstüne düşeni (!) yapıp aradan sıyrılıverecek. Kartal Yuvası'nda dünyanın en kötü tasarlanmış tişörtleri, svetşörtleri duruyor, sezon boyunca çıkan bin tane kampanya fırsatının hiçbiri değerlendirilmiyor, sonra 'Costa'yı alırsak forma satışları patlar'... Yine günlük, anlık çözümler... Mario Gomez'i aldın, gol kralı olup takımı şampiyon yaptı. Adamlar Falcao'yu aldı, rezil oldu. Cebinde 100 TL ile kumar masasına oturuyorsun. 'Belki tutar be abi' diye...
Bizim toplumun genetik yapısı bu. Değiştirmek imkansız.
Dört başkan canlı yayına çıktılar, ilgiyle izlemeye başladım. Galatasaray başkanı çıktı. 'Biz zor durumdayken Beşiktaş yardımımıza koşmalı, Fenerbahçe mağdur edildiyse Trabzon onun hakkını savunmalı' dedi. 'Allah allah' dedim, 'bu adamlar hakkaten bir birlik kurmuşlar!'. Sonra aynı adam 'Ghezzal'ı da alırız, herkesi alırız, istediğimizi yaparız' diye açıklama yaptı.
Eğitimli ve mevki sahibi insanlar toplumun geri kalanını yönlendireceğine, eğitimsiz, okuduğunu bile anlamakta zorlanan, iki kelimeyi bir araya getirip kendini ifade edemeyen, kendisini defalarca kandıran insanlara hala biat edebilen kişiler, eğitimli ve mevki sahibi insanları yönlendiriyor. Sonra el ele vasatlığa...
O yüzden, akıl sağlığını korumak adına, Türkiye'de köklü çözümlerin hiçbir zaman hayata geçmeyeceğini kabullenip, malumu takip etmek ve ondan zevk almaya çalışmak tek çare gibi görünüyor. Öyleyse haydi büyük başgan! Getir şu Costa'yı da, elalem topçu görsün! Gedson'u da alın, Galatasaray'a kapak olsun! Paragöz Ghezzal da cehennemin dibine gitsin. Bize Beşiktaş'ın çocuğu, rüzgarın oğlu Rosier yeter!