40 yaşın üstündeki kitleye bakıyorum. Acayip bir "Öğrenilmiş çaresizlik" var. Geçenlerde de yine yaşça büyük bir abimizle tartışırken bunu söylemiştim. "Değişmez, buralarda olmaz, imkansız, daha önce de olmadı, biz geldiğimizde de olmamıştı, gidiyoruz hala olmuyor, o yüzden olmaz." Modları hep bu.
İyi ki gençler var. Bazen 19-20 yaşın altındakilere "velet" diye takılıyorum ama gözünden öpeyim ben onları. En azından umutları var.
tamam işde sende kırk yaşına gelene kadar bu kafada gidersin geldiğinde bakarsın birşey olmamış sende aynı lafları söylersin
yaşı ileri olanla senin arandaki fark onların bunu zaten tecrübe etmiş olmaları
bunun adı çaresizlik değil tam tersine çaresizlik bir şeyi sürekli deneyip başaramayıp hala aynı yoldan devam edip başarı ummaktır çünkü
kendini tıkamışsın yeniliğe açık değilsin değişimi kabullenemiyorsun bunun adı çaresizliktir.
sağlam temele oturmayan umut hayalperestliktir ama evinde oturup tv nin karşısında ben dünyanın en zengin insanı olacağım diye umut edebilirsin
senin için umuttur başkaları için hayal ama onun yerine mücadele edersin başarırsın başarısız olduğunda yeni yollar denersin
sürekli ileri hamle yaparsın o zaman zengin olacağım diye umut edersen başkasıda çocuk bunun için mücadele ediyor der
olur olamaz ama deniyor der.
sürekli aynı şeyi tekrarlamak aslında çaresizliktir çünkü farklı çözüm üretemiyorsun alışılmışın dışına çıkamıyorsun
aslında tersi olmalı yaşı ilerleyenin alacağı risk çoktur zamanı yoktur o nedenle yeni şeyler denemek istemez ama gençlerin
araştırmacı olması hep yeni yollar bulma çabasında olması gerekmiyormu. zaten alışılmış düzeni yaşlılar parsellemiş
gençlerin o düzenin içine girmesi zor rekabet için yeni yollar bulması gerekiyor.
ne zaman gençler monotonluğun içine saplandıysa o zaman işde ülke kaybetmiş demektir.
biz konumuz dışında cumhuriyet kurulduğundan beri eğitim sistemi monoton yürüdü gitti mühendisler falan yetişdirdik bu sistemde
ama aslında yetiştirdiğimiz mühendis değil montaj işçisiydi. sonra eğitimde doğru olmasada belli değişikliklere gitti
özel okullar ortaya çıktı bu kadarla bile montajcılıktan üreticiliğe geçebildik. tabi bu sadece eğitimle olmuyor. ama önemli bir yerde tutuyor.
bir işde sürekli deneyip başarı sağlayamıyorsan alışılmışın dışına çıkman gerekiyor
çünkü alışık düzende risk yoktur. riskde başarıyı getirir. tabi dibede vurdurur. ama ucunda bir başarı vardır
diyalektik derki hiç birşey durağan değildir herşey durum ve şekil değiştirir.
başarılı bir sistemde kursan o sistemle sürekli başarı sağlayamazsın gelişen koşullara göre güncelleme yapman gerekir.
doğru tahlilleri yapmak esas önemli olan alt yapıyla mesela yıldız yetiştiremezsin bu yetenek işi arada bir gelir ve yetenekle
yürür gider alt yapı makine düzeninde insan yetiştirir. yıldız değildir ama ortalamanın üzerinde bilgiye sahip ve sürekli çalışmayla
bunu doğru yapmayı öğrenmiş çarkın dişlilerini yetiştirir. işde bunu doğru yapmıyorsan o dişliler eğri büğrü olur ve hiç bir makinede randımanlı çalışmaz bozuk üründür
bizim alt yapı bu işde geçtim bizim a takımdan biz hiçbir takımın kadrosuna oyuncu yetiştiremedikki ikinci lige bile kimi versen kadroya giremiyor
demekki bizim fabrika sorunlu ürün yetiştiriyor bu sistemle gidersen on sene sonrada o ürün sorunlu çıkar yirmi sene sonrada sorunlu çıkar
geleceği görmek için müneccim olmaya gerek yok geçmişe bakman yeterli. şimdi bir genç çıkar süper olur dersin hemen bak alt yapıdan oyuncu çıkıyormuş
bu öyle değil yetenekli olan için zaten alt yapının çokda önemi yok çemişgezektede çıkar o senin bunda bir artın olmaz.
neden alt yapıdan a takıma oyuncu kazandırmıyoruz bunu sormadan önce neden alt yapıdan ikinci ligde oynayacak oyuncu bile çıkaramıyoruz u sormak lazım bence
geçtim a takımı dünya yıldızı dediğimiz muhammet nerde şimdi.