Fener maçı istatistiklerine baktım hoca geçiş oyunu oynamak istemiş zira ;
-Normalde takım boyu ortalaması 59 metre civarındaydı bu maçla birlikte 57.6 ya düşmüş hala çok uzun ama kompakt durmak açısından gelişme var inkar edilemez en azından bir çaba var.
-Savunma hattının kaleye uzaklığı ortalaması 45.5 iken bu maçta 41.3e inmiş aynı istatistik bursa maçında 41.2 çıkmıştı. Burdan iki sonuç çıkarabiliriz hem bursa hem fener maçında önce öne geçtik sonra yakalandık . Savunma kaleye öne geçtikten sonra yaklaşmaya başlamış bu skoru korumak için mi yapılıyor yoksa kontratak oynamak için mi yapılıyor ? Benim gözlemim skoru korumak için yapılıyor çünkü hem bursa hem fener maçındaki oyuncu değişiklikleri 2. golü atmak için ya da hızlı hücumlar yapmak için yaptığımız değişiklikler değildi ki bunu hoca maç sonunda açıkladı. Bizim burada hocayı eleştirdiğimiz nokta şu ;
1.Fener maçında Lens oyunda kalabilirdi diyorsun fakat topa sahip olmak istediğimiz için q7 kaldı diyorsun. Fakat istatistikler en çok top kaybeden oyuncular arasında hem q7 ve caneri en üstte gösteriyor. Topa sahip olma anlayışını anlamıyoruz hocam ? Top kaybı yaparak nasıl topa sahip olacağız ?
2.Skoru korumayı neden istiyorsun ? İstemeni anlıyoruz fakat yöntemin yine yanlış. Takım bunu yapamıyorsa neden kontatak futboluna dönüp skoru arttırmaya gayret etmiyoruz ? Biz daha önce 1-0 öne geçtiğimizde maçlar farka giderdi. Skoru arttırmak için hızlı geçiş oyunları kurguları yapmıyor musun ?
3.Takım 1. bölgeden 2.bölgeye geçerken Caner sürekli top kaybı yapıyor. Buna rağmen oynatıyorsun. Neden ?
4. Takım hızlı hücumlarla Lensle gole daha yakınken oyunda hep Q7 kalıyor . Neden ?
5.Oynamak istediğimiz oyun özellikle (skor 0-0 iken ve oyun başlangıçlarında) pas oyunu olmasına karşın, istatistiklerde en az top kaybı yapan en isabetli pas atan oyuncumuz ve kaptanımız oyundan en önce hep çıkıyor . Neden ?
Oyun planı üzerinde çalışılmıyor, sonuçları teknik kulübenin belli tercihleri değil oyun içi savrulmalar belirleyebiliyor. Defans hattı ne rakibi karşılarken ne de topla çıkışta düzgün dizilebiliyor. Dahası pozisyon problemlerinin de yanında topu hızlıca hücum bölgesindeki oyuncu grubuna göndermek için yanlış pas tercihleri yapılıyor. Rakamlar ve takımın sahaya dağılımı genel problemleri anlatmak için elverişli. Ama bu tablonun içerisinden gelişim ümidi beslemenin giderek yersiz olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü, Malatya ve Sarpsborg maçlarında bölüm bölüm topa doğru sahip olma sekanslarının rastlantısal/oyuncuya bağlı olduğu ve birşeyi geliştirmenin peşinde olmadığımız Fb maçının tüm hikayesinde yeniden görüntülendi. Hoca Talisca'nın varlığında ve anlık kimi değişkenlerin lehinde olmasıyla sonuç aldığı hücum planına obsesifçe sarılıyor. Bu senenin başında takımın hücum yapısında önemli bir değişime ihtiyaç olduğu ve hem pozisyon hem pas bağlantıları için yoğun taktik toplantılara ve çalışmalara gereksinim duyduğumuz ortadaydı. Ayrıca kadronun yaş, teknik düzey, devamlılık, oyun bilgisi gibi değişkenlerine özen gösterilerek yeni bir yapının tasarlanması gerekiyordu. Bunların tamamen kenara itildiği görünüyor. Ayrıca hoca mental açıdan kendini yeniden üretebilecek güçte görünmüyor. Ben hocayla vedalaşmak gerektiğini onun yeteneklerine olan inancımı kaybetmekten çok psikolojik olarak çıkışı gerçekleştirebilecek kuvvetten yoksun olmasına dayandırarak söylüyorum. Bazen böyledir momentum terse döner. Bir dönem üretebildiğinizi dahi üretemez hale gelirsiniz. Daha ağır bir yıkımdan belli oranda oyuncu yetenek ve karakterlerine dayanarak uzak kalmaya çalıştığımız bugünlerde bizim gibi dev kurumlar durumu önceden tespit edip erken müdahale edebilmeli. Biz yönetsel olarak bu refleksi gösterebilecek miyiz, bilmiyorum.
.Lens'i oyunda tutmuyor. Çünkü onun ceza sahasına sızmalarının, ender rakip ceza sahası önü pas oyunlarının bir parçası olabilmesinin gözünde bir değeri yok. Larin'i de sırf size'lı diye oyuna sokup durmasıyla aynı yaklaşım. Topu rakip alana taşıdığımızda oldukça yaratıcı olduğunu bildiğimiz Ozi bile topu sağ kenara dönmeye çalışıyor. Verilen talimat bu. Quaresma bu çökmüş oyun planının olmazsa olmazı.
.Hızlı-geçiş oyunu kurguları vs. bize çok uzak şeyler. Oyunun son bölümünde rakip ceza sahasında çoğalmayı başarabilmişsek bile atağı ortayla noktalamayı seçtik. Haliyle bu dayatmadan etkin bir kontra oyunu çıkmaz. Bizden de çıkmıyor. İçerde olduğumuz ve rahatça bitirmemiz gereken anadolu takımı maçlarının son bölümlerini bile hala doğru düzgün atak sonlandırmadan bitirdiğimiz ve yorulmuş orta sahaya orta sahada sahipsiz top kovalama görevini yüklediğimiz için maçları zar zor sona getiriyoruz.
.Caner uzun top atabiliyor, orta kesebiliyor vs. Hoca alanı topsuz geçmeye aşık olmuş durumda. Caner'i kusurlarına rağmen oynatmayı sürdürecek. Rasyonel bir akıl Caner'in hem maç içi hem diğer faktörlerdeki disiplinsizlikleri nedeniyle üstünü çizmişti.
.Ozi ile ilgili zaten çok konuştuk. Oyundan çıkartmasında pek sorun yok çünkü top kovalamak, geniş alanda koşuşturmak, enerjisini tüketmek, eskiden attığı önceden düşünülmüş/yaratıcı pasları üretebileceği pas kanallarından yoksun olmak ve plan gereği topu pozisyonunu da doğru düzgün alamayan Quaresma'ya atmaya çalışmak gibi şeyler içinde boğulmuş oluyor 60.dakikaya kadar. Zaten böyle giderse yetenekleriyle de vedalaşacak.