Hepimiz çok heyecanlıyız arkadaşlar. Hepimiz.. 40 küsür bin kişi değil bütün Beşiktaş'lılar olarak heyecanlıyız. O yüzden ilk nacizane görüşüm: Lütfen bu maçı kaçırmak olur mu, elbette orada olacağız, ilk maçı tribünden izleyemeseydim gözlerim açık giderdi gibi, çeşitli nedenlerden dolayı stadın içinde olamayacak diğer kardeşlerimizin okurken yutkunacağı beylik laflar etmeyelim.
Sonra yer yer üzüldüğüm başkan güzellemeleri ve yermeleri ile karışık bir ayrışma var.
Şu herkes tarafından bilinmeli ki bu stadı yapan yönetim değildir. Stadı yapan oradaki çalışan emekçilerdir. Bu stadın yapılmasına vesile olan kaynakta yüzyılı aşkın bir kulübün prestijinden faydalanmak isteyen çeşitli sponsorlar ve Beşiktaş Taraftarı'dır. 'Başkan stadı yaptı' gibi bir savunma daha baştan geçersiz ve asılsızdır.
Dünyadaki bütün yöneticilerin görevi aynıdır. Kullanılmayan, mevcut enerjiyi doğru yerlere kanalize etmek, doğru şekilde kullanılan enerjinin devamlılığını sağlamak. Bütün kült olmuş büyük yöneticilerin 'ortak özelliği' budur. Elbette farklı farklı daha birçok özellikleri de bulunmaktadır.
Hayatım boyunca birçok yönetici profili gördüm. 2 sene yurt dışında çalıştım. Şuna eminim ki ülkemizde takdir edilen yönetici profili = iletişimi kuvvetli yönetici profilidir. Hayatımda sadece 2 sene boyunca gerçekten tutarlı olarak düzgün yönetici profili ile karşılaştım. Üstelik bu 2 sene dünyanın çukuru diye tabir edilen çeşitli afrika ülkelerinden oluşmakta, öyle üst düzey avrupa ülkeleri falan değil. Ha şunu da eklemek gerekir, düzgün yönetici profili diye tabir ettiğim kesim, iletişim yönünden de buradakileri her türlü tokatlar.
Doğal olarak ülkemizde yönetici olmak isteyen vasıfsız bireyler belli bir yol haritası belirlerler. Bu yol sadece insanları etkilemektir. Bu etkinin müspet mi menfi mi olacağının bile çoğu durumda ehemmiyeti yoktur. Biz genellikle 'buzullar eriyecek, sular yükselecek' yerine 'köpekle kedi çiftleşti geçen gece parkta' diyen insanları dinlemeyi yeğliyoruz bu gerçek. Bu konuda sıkıntı yok dünyanın da çoğu böyle. Lakin dünya seçim yapmak durumunda olduğunda köpekle kedi ilgisi olan adamı 'muhtar' yapmıyor. Görevler konu ile ilgisi ve bilgisi olan insanlara tevdi ediliyor.
Enerji diyoruz. Enerjinin kullanılması.
Bunu asla Beşiktaş'lı olduğum için söylemiyorum. Bildiğim ve tarihten öğrendiğim kadarıyla, bu kadar göz önünde olan bir yönetici olarak Atatürk'ten sonraki koca yüzyılda ülkede enerjiyi en iyi kullanmış insan rahmetli Süleyman Seba'dır. Varsa şerhi olan arkadaş memnuniyetle dinlerim. Benim için kendisi yöneticiliğin bilfiil tanımıdır. Bu duygusal veya gözü yaşlı değil, son derece reel ve ölçülebilen başarı kıstasları ile yapılmış bir tanımdır.
Gelelim tekrar Sayın Fikret Orman'a. Bundan sonraki her cümlem kişiseldir. Düşüncelerimi içerdiğinden de herhangi bir iddiam, kanıtım bulunmamaktadır. Öncelikle şunu bilelim: Kendisi bundan önceki hayatında da çok önemli yöneticilik pozisyonları yürütmüş ve yüksek önem arz eden sayısız riskli karar almıştır. Tıpkı diğer kulüp yöneticilerimiz gibi. Kendisindeki en hayran olduğum özellik, ne zaman baksam benden daha heyecanlı. Diğer tüm kulüp yöneticilerine bakın, sinirli, kızgın, mutlu olabilirler. Fakat heyecanlı değillerdir. Devamlı tansiyon ölçerler. Kaşardırlar. Burada kaşar asla bir hakaret veya yerme amaçlı değil. Deneyimli yöneticinin, önemli kararlarından önce kendinden emin ve rahat pozlarından bahsediyorum. Hiç sevmem ben bu halleri. En çok Türkiye'de görmüşümdür bu kendinden emin, 'efendim şu şöyle', 'biz çok iyi biliriz', 'yaptık yine yaparız' vs. tarzı küstah yöneticiliği. Yine dağıldı konu. Velhasılı kelam bizim başkanımız böyle değil arkadaşlar. Kendisinin Beşiktaş'a en çok yakıştırdığım yönüdür bu. Ayrıca enerji kullanımı Seba'dan sonra en verimli şekilde kullanan kişidir (diğer kulüp başkanları ile karşılaştırmam bile). Bu enerji sadece stad ile alakalı bir konu değil. Hatta uzaktan yakından alakası yok.
Konu ile ilgili en düz örnek şudur. Kamuoyundaki Beşiktaş algısı. Hiç düşündünüz mü? Beşiktaş ne ifade ediyor sokaktaki insanlara. Bize ifade ettiği belli zaten. Fanatik rakiplere de. Yalnız tüketici kavramı bütün insanları kapsar. Biz futbol fanatikleri ise %10'u yuz bu tüketicilerin. Sizce sponsor firmalar neye göre sponsor olur? Neden Vodafone gibi dünya devi bir firma Türkiye'deki en büyük sponsorluk yatırımını Beşiktaş ile gerçekleştirir. Neden hiçbir dünya devi böyle bir anlaşma için diğer kulüplere teklif götürmez?
Enerji dediğim tam olarak bu. Arkadaşlar bizim değiştirilemeyecek kadar kuvvetli hislerimiz var. Kabul edelim biz azınlığız. Futbol yöneticileri arasındaki asıl savaş %10 için değil, %90 içindir. Sayın Fikret Orman bunun farkında olan ve buradaki algıyı profesyonel yönetebilecek kabiliyette ve perspektifte bir yöneticidir. İnanın bana biz %10'u bazen üzeceği olacaktır. Olmalıdır da.
Bahsettiğim %90'dan herhangi birisine sorun Beşiktaş'ı. Ben takım tutmuyorum diyen bir kadına sorun. Futboldan nefret ediyorum diyen adama sorun. %90'a Beşiktaş'ı, Fenerbahçe'yi, Galatasaray'ı sorun. Aldığınız cevaplar size başkanların başarısını verecektir.
Son örnek olarak: Benim eşimin ülke dışında tek bildiği futbolcu Messi. Barcelona son 20-30 yıldır bahsettiğim tarz yönetilmekte. Real yeni yeni uyanıyor. Barcelona'yı Barcelona yapan, Messi'yi Messi yapan onu izleyenlerin edindiği büyülenmiş hislerinden çok, hayatında futbol maçı izlememiş dünyanın %90'ını oluşturan potansiyel tüketiciler tarafından yüksek derecede bilinirliliğidir.
Tekrar ediyorum. Sayın Fikret Orman'ın beni çok üzen, sinirlendiren onlarca kararı olmuştur. Fakat kendisinin 'yanlış' ve 'yönetici hatası' olarak değerlendirebileceğim herhangi bir kusuru olmamıştır (haddimce - bir Beşiktaş taraftarı olarak, bizi ilgilendiren konularda kendisini ve kararlarını değerlendirmeyi bir hak olarak görüyorum). Mevcut yönetici adayları ve rakipleri arasında hem perspektif hem de insanlık olarak yıldız gibi parlamaktadır. Bunu birçok taraftarımızın ve zaplarken denk gelen bütün insanların (ki hedef kitle onlar) rahatlıkla görebileceğini düşünüyorum. Şu adama yapılan 'çanak' ve 'tuzak' lar sadece bizim tarafımızdan algılanmıyor. Korkmayın hem rakipler hem konu ile en alakasız insanlar bile şahit olduklarında neyin ne olduğunu anlıyorlar.
Sahi hiç bu kadar üzerimize çamur atmaya çalıştı mı rakipler? Neden şimdi? Tam olarak ne istiyorlar?
Son cümlelerimi Beşiktaş'lı biri olarak değil, son derece objektif bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yazacağım.
Beşiktaş bu ülkede iyiliğin de kazanacağını göstermek için önümüzdeki dönemlerde başarılı olmak zorundadır. Buna kendi kulüp ve taraftarından önce, ülkemizin ihtiyacı vardır. Kaybettiğimiz değerlerin hatırlanması için ülkemiz adına en büyük fırsattır. Yürekten inanıyorum ki; eğer bu devran dönerse, Beşiktaş bundaki en büyük pay sahiplerinden olacaktır.
Sesi kısık, gözü yaşlı nice zaferler ümidiyle..
Dönüyoruz!
