Şimdi geriden gelip okudum transfer + oyuncu performansı tartışmalarını, ben de naçizhane düşüncelerimi paylaşayım değerli kardeşlerimle.
- Benim anladığım bahsedilen oyuncu ya Mbia ya N'Koulou. Her ikisi de hem ön libero hem stoper oynayabiliyor. N'Koulou bizim için daha iyi tercih olur diye düşünüyorum. 6 aya sözleşmesi bittiği için yıllık ücretinin kalan kısmını bonservis saydırıp alabiliriz direk oyuncuyla anlaşıp. Marsilya'yı hiç devreye bile sokmadan bitirebiliriz. Üstelik daha sadece 25 yaşında! Bizim genel transfer vizyon ve stratejimize de son derece uygun. Marsilya'nın hali ortada. Eski Marsilya değil, bu sene de orta sıra takımı görüntüsünde. Şu koşullarda N'Koulou'yu alamamak yönetimin başarısızlığı olur. Yıllık ücreti gerek Marsilya olması, gerek yaşının genç olması gerekse de Fransa'daki yüksek gelir vergisi nedeniyle zaten Mbia'nınkinden (2.5m euro) çok daha düşüktür. Oyuncuyu ikna edici bir teklif kesinlikle sunulabilir, sunulmalıdır.
Ama her koşulda Mbia da N'Koulou da Djilobodji veya Balanta'dan çok daha iyi transfer olur düşüncesindeyim.
Bize herşeyden önce geldiğinde banko oynayacak direkt katkı verecek oyuncu lazım. (Şampiyon olduğumuz sezon Yusuf Şimşek ve Ernst'i hatırlayın.) Mbia ve N'Koulou stoperde oynasalar ön libero da oynasalar direkt başlarlar. Donk ve diğerleri ise ancak iyi birer yedek olabilir. Kimi kesecek Donk? En fazla Atiba'nın yedeği olabilecektir, Tolgay da dönünce zaten formayı göremez ciddi sakatlık sorunları olmadıkça. İşin ilginç tarafı şu an en iyi alternatif olan N'Koulou maliyet olarka da en hesaplı görüneni, Donk'tan bile düşük olacaktır maliyeti bence.
- Gökhan Töre'yle ilgili olumlu yorumlara gerçekten şaşıyorum. Ben bir adım daha ileri gideceğim Gökhan'ın iyi niyetinden bile ilk defa şüphe ettim bu maç. Maçın başında kaçırdığı %100 gollük pozisyon, ardından ilk yarı boyunca ayağına gelen nerdeyse tüm topları ezmesi değil, ikinci yarı "sakatlandığı" anda yaptıkları beni çok rahatsız etti. Daha önce de yazmıştım, hatta birkaç arkadaş daha belirtmiş, "sakatlanan" Gökhan efendi ne hikmetse top ilerde ayağına geliverdiğinde canlanıyor, çalımlar, driplingler gırla (sonunda kalecinin veya defansın sıcak kollarına bırakıyor topu her zamanki gibi orası ayrı) ama ne hikmetse "sakatlığını" topu kaybedip geriye koşması gerekince hatırlıyor. Geriye koşmuyor, takımı eksik bırakıyor, top ayağına gelince yine canlanıyor, teneffüste kızlara hava atmak için artistik hareket yapmaya çalışan talebe misali alıp götürüyor topu. İki kere tekrarladı bunu. Çok ama çok rahatsız oldum bu işten ben. Yetmiyor, Avrupa'da Ronaldo ve Messi'den sonra en çok gol atmış oyuncu oyundan alındığında gidiyor kulubesine oturuyor, beyefendi soyunma odası triplerinde, hem medyaya malzeme veriyor hem de aklı sıra tavır yapıyor. Parasını alamadığı, külübe ihtarname gönderdiği büyük ihtimal doğru haber ama bu resmen sabote etmek takımı. Hiç ama hiç beğenmedim Gökhan'ı bu maç. Kesinlikle q17 tercih edilmeli, Gökhan'ın kafasında çok başka şeyler var. Karşı karşıya kaçırsa bir oyuncu niyetiyle ilgili hiç laf etmem ama dün Gökhan'ın yaptıklarını kabul etmem mümkün değil benim. Lizbon maçında Gökhan oynasın, Avrupa maçı olduğu için vitrin ne de olsa, canlanıverir, gs maçında ise q17 doğru tercih olacaktır diye düşünüyorum.