Buradaki arkadaşlarım alınmasın, genel olarak konuşacağım.
Ben bu bizim skor taraftarını anlamıyorum. Cidden. 1 maç berabere kalıyoruz hemen Biliç'i göndermeye kalkıyorlar. Beşiktaş'ın Lucescu'dan sonraki hocalarını bir düşünün. Hangisinin döneminde bu kadar pozitif futbol oynadık? Denizli ile şampiyon olduğumuz sene bile bu kadar iyi futbol oynamıyorduk.
Ben Biliç hatasızdır demiyorum. Ama bu konjonktürde Biliç'ten iyi hoca bulamayacağımızı biliyorum. Biliç elit seviye T.D. adayıdır arkadaşlar. Bu takım Biliç ile beraber gelişecek arkadaşlar, sabıra ihtiyacımız var. Ayrıca bizden sonra da Biliç Premier Lig'e gidecek. Çünkü potansiyeli olduğunu herkes görüyor.
Son kızdığım konu ise taraftarımız. Kasımpaşa maçında kaç kişi vardı tribünlerde? Taraftar takıma sahip çıkmaz ama ilk fırsatta Hoca'yı yetersiz bulur. Bu sene ligde evimizde 5 maçta sadece 8 puan toplamışız. Fener gibi 5te 5 yapsak şimdi en az 7 puanla liderdik. O yüzden, başkasını eleştirmeden önce herkes kendine bakacak.
@If Else abi eleştirilerin makul. Biliç'i kısmen de olsa eleştiren biri olarak cevap vermek isterim.
- Biliç, bugünkü şartlar altında kulubümüzün bulabileceği en iyi 2-3 TD'den birisidir. Bunda hemfikirim. Oynatmaya çalıştığı futbol, görece modern futbol anlayışıdır. Görece dememin sebebi ise şu, dikkat etti isen üst düzey futbol takımlarının çoğu barcelona tipi kompakt futbol anlayılını yavaştan değiştirmeye başladılar. Pep guardiola dışında topun kontrolünü alıp, 90 dakika oyunu yönlendirme türü stratejileri kullanan td pek kalmadı. Zaten o oyunu oynamak için de en az 6 oyncunun (kaleci+iki defans+2 box to box orta saha+1 çok teknik sahte forvet veya hızlı santrafor) çok yüksek kalitede teknik ve oyun görüşünün olması gerek. Ülkemiz şartlarında bunu sağlamamız zaten çok zor. Şu günlerde genelde oynanan oyun, topun kontrolünü rakibe bırakıp, şok bir pres ile topu kapıp en hızlı ve optimal biçimde rakip ceza sahasına varmak. PEP barcelonası, şok presle topu kapıp oyunu yavaşlatırken, şu an ki dortmund, r madrid, a madrid, juve veya chealse, şok presle topu kapıp, bazen 4-5 saniyede rakip kaleye uzamaktadır. Dikkat edersen GS andarletten iki gölü de bu şekilde yedi.
Biliç, benim gördüğüm kadarı ile bu ikisinin karması bir oyun oynamaya çalışıyor. Şok presle topu kapıp, oyunu kontrollü oynatmaya çalışıyor. Ama bu oyunun asgari şartları şunlar olmalı: en az bir sağlam ve tekniği iyi defans oyunucu, en az 1 box to box ortasaha (mesele geçen sene elimizden kaçan Holmen bize cuk otururdu bu oyun tarzında), en az 1 sağlam kanat oyunucusu ve en az 1 sahte 9 veya nokta santrafor. Bize 1 adet oyunumuza uygun kanat (töre) ve nokta santafor (ba ba) var ama defanstan ve orta sahadan istediğimiz verimi alamıyoruz. Defans için aradığımız adam Hummels veya David Luis türü olmalı (tabii ki 1 seviye düşüğü, onlara para yetmez), biz de buna en yakın Pedro ama onun da tekniği iyi olmasına rağmen oyun kurmada sorunu var. Orta sahamız ise Oğuzhan ile Atiba karışımı olmalı. Sosa bile buna çare olmaz. Çünkü o geriden oyun kuran değil, top ayağına geldiğinde efektif olabilen bir oyuncu. Holmen burada çok iyi olacaktı, ahh ulan ahh. Artı sağ bekimiz de zaten sıkıntılı. Oyunu hiç katılmayan bek mi olur? Oluyormuş. Bu artık dünya futbolunun standartı olduğu için eklemedim bile sorunlara. Biz de asgari bile yok.
Bu eksikleri iki şekilde aşabiliriz;
1) Transfer ile (burayı zaten geçiyorum ekonomik durumumuzdan dolayı)
2) TD dokunuşları ile. Zaten konu burada düğümleriniyor. TDmiz, takımı TSL temposunun üzerinde koşturarak takım bazındaki aksaklıkları büyük ölçüde ortadan kaldırıyor. Avrupa'da halihazırda halı sahalarda bile tempolu oyun oynandığı için, Avrupa'nın sıradan takımları karşısında bile ortaya çıkan defoların çoğu, tempolu oyunumuz sebebi ile TSL'de gözükmüyor. Ama... TSL'nin de diğer liglerden ayrılan en önemli tarafı zor ve sert bir lig olmaslı. Bizim anadolu takımları dediğimiz baş altı takımların tamamı, istisnasız tamamının taktiği büyük takımlara karşı 90 dakika kapanıp, ortasahaya ve forvete sadece hızı dışında hiç bir özellikleri olmayan adamları doldurup kontra oynamak. Bizim oyunumuza karşı ters gelen ise şu oluyor; tempolu oynayan ve yıpranan takımımıza karşı son 10-15 dakika da inanılmaz açıklar yakalıyor bu takımlar. Defans ve ortasahamız ise bu sistemde olması gereken oyunu tutabilme özelliklerine sahip olamadığı için, abuk subuk takımlardan bile baskı yiyoruz genellikle son, bazen oyunun belli bölümlerinde. Biliç ise bazen bizim bile gördüğümüz değişiklikleri ya yapmıyor veya çok geç yapıyor. Mesela dün Sosa'nın çıkıp yerine Oğuzhan'ın girmesi stratejik bir yanlış idi. Çünkü BJK'yi az da olsa takip eden herhangi birisi Oğuzhan'ın bu tip sahada etkisiz olacağını bilirdi. Keza Olcay ve Frei değişikliği de öyleydi. Bu ikisinin yerine giren adamlar, Necip ve Pektemek olmalı idi. Biliç'in saha dışında ve maçtan önce sahip olduğu bütün pozitif özellikler (mesela Arsenal maçları bu özellikleri için müthiş birer örnektir), bu hamlelerin eksikliği sebebi ile istediği sonuçları alamıyor. Demek istediğim, Biliç gideceği takımların çoğunda asgari bir başarının altına düşmeyecektir ama stratejik karar almadaki sorunları sebebi ile bir üst seviyeye çıkamayacaktır gibi geliyor bana.
Burada soru şu olacaktır "iyi de arkadaşım elindeki oyuncu bu ise Biliç ne yapsın?". İşte orada da yazı boyunca anlatmaya çalıştığım antrenör maharetleri ortaya çıkıyor. Dizilişi çok değiştirmeden ufak dokunuşlarla veya oyunculardan ekstra verimler alarak aşması gerek bunları. Bazen yapıyor da, mesela Sivas maçı, Balıkesir maçı ve yukarıda da dediğim gibi Arsenal maçları buna örnek. Orada da şu sorun ortaya çıkıyor, kriz anlarında donuyor. Maçı bizim gibi izliyor. Hem geçen seneki hem bu seneki Fener maçında da aynısı oldu, Es-es maçında da, dünkü maçta da.
Çok uzattığımın farkındayım, hatta bu kadar uzun yazı okunacak mı? ondan da emin değilim ama laf lafı açtı ve bu kadar uzatmış olduk
Biliç'e eleştirilerim bunlardır, bunların dışında bizim Reyizimizdir ve şu aşamada Gordon Milne gibi her zaman başımızın üzerinde yeri olacaktır. Çünkü herhangi bir kulübün tarihinde takımı ile bu kadar bütünleşen TD figürlerine nadiren rastlanır.