Günaydın arkadaşlar,
Gördüğüm kadarı ile hem forumda hem de diğer tüm yazılı ve görsel kaynaklarda Bilic ciddi olarak eleştiriliyor. Eleştiri, yapıcı olduğu müddetçe başımızın tacıdır. KEndimce, okuduklarımdan anladığım kadarı ile Bilic'i savunacağım ve ona kendimi siper edeceğim. Eğer gidecek olursa açacağım kollarımı "açaydım gollarımı, tutaydım onu, gitme diyeydim" diyeceğim :P
Bilic gitsin. Eyvalah. Buradan sonra takım antrenörsüz kalmayacağı için şu soru çıkacak karşımıza: Yerine kim gelsin?
Gitsin de kim gelirse gelsin diyen ergen ruhlu taraftarımızı bir kenara koyuyorum ve açık konuşayım ciddiye almıyorum. Çünkü bu gözler/kulaklar aynı tip insanların "samet zamanı en azından atak oynuyorduk, FB'yi yendik" dediğini de duydu/gördü. Takım kardeşliği bir yere kadar.
Marcelo Bielsa: Çoğu kişinin dilinde Bielsa mevcut. Çok iyi bir teknik direktör ve üst seviye bir taktisyendir. Çalıştırdığı takımlarda mutlaka başarı sağlar. Tek istisnası 2002 Dünya Kupası Arjantin'idir. Arjantin o turnuvaya neredeyese Kore-Japonya'dan önce katılım vizesi almıştı, acayip bir futbol oynuyorlardı. Ayrıca, Dünya kupasındaki grup maçlarında hiç bir maçta kötü değillerdi. Batigol ile Crespo biraz formda olsalardı en az yarı final görürlerdi ama olmadı. 2000 lerin ilk yarısında, Klinsmann'ın enterasan antreman tekniklerine gelesiye kadar çok kişi örnek almıştır Bielsa futbolunu. Yani teknik açıdan 10 numara bir antrenördür. De adam manyak. Bildiğin manyak. Yöneticiye kızdığı için antremanları tüm yönetime kapatır. Kimse rahatsız etmesin diye çalışma odasının kapısını kendi üzerine kapar ve saatler o odadan çıkmaz. Kimseye hesap vermez. Takım sistemine müthiş sağdıktır. Şimdi Bilic'i eleştiriyorsunuz ya? Onu bile mumla aratır, gazetecileri falan geçtim, oyuncusu bile kendisini sorgular ise asla kaldırmaz ve çok ağır tepkiler verir. Zaten basınla arası asla iyi değildir. Sinirleri efsanedir, onunla çalışıp memnun olan bir tane oyuncu yoktur ama bir şekilde oyuncularından en yüksek verimi alır. Fakat bir takımda genelde 1, naidren 2 seneden fazla duramaz. Avrupa futbolcuları gibi son derece profesyonel ve duygularını işlerine karıştırmayan adamlar dahi Bielsa'dan yaka silkiyor ise bizim topçular antremana dahi çıkmaz. Zamanında Zeman'ın başına gelenleri hatırlayın sadece. Haa, derseniz ki gelsin bizi 1 sene şampiyon yapsın gitsin. Eyvallah, muhtmelen acayip bir oyunla çok başarılı oluruz ama emin olun o sadece tek atımlık kurşun olur ve BJK'nin şu anki hedeflerine asla uymaz.
Felix Magath: Arbait dicipline. Tek kelime ile disiplin. Bielsa kadar olmasa da hasta ama müthiş sert ve adil. Formasının hakkını vermeyen, antremanda çalışmayan adam takımı ancak rüyasında görür ama onunda bize uymayacak en önemli özelliği yıldız sevmesi. Bizimki potansiyelli takımlardan ziyade olmuş takımları başarıya taşıyor. Zaten en son patladı Fullham'da. Bizde de şu an yıldız alacak fala bütçe yok. O sebeple kötü seçim olacaktır.
Sergen Yalçın: 100 yıldaki efsane formuna istinaden kendisine hep saygı duyarım. Antep ve Sivas'taki gçrece başarıları ortada. Rahatlığı ve kendine güveni çok büyük artı puan. Ayrıca kendisi çok büyük yıldız olduğu için yıldız oyuncu yönetmede başarılı olacaktır. Ama handikapları var;
1) Sezon başından bir takım alıp çalıştırmadı. Nasıl takım kuracağını veya iyi oyuncuyu anlayıp anlamadığını bilmiyoruz
2) Rahatlığı maç için iyi bir özellik ama tüm sezon camia baskısını kaldırabilir mi o belli değil. Bir anda ben yokum deyip gidebilir.
3) Henüz bir taktisyenliğini görmedik. Başaltı ve asansör takımlar için genelde reçete bellidir: Sağlam defans, hızlı kontra. Biraz akıllı ve yönetmesini bilen bir antrenöürün Türkiye liginde bu reçete ile başarısız olması mümkün değil. Bknz: Ertuğrul Sağlam. Ama Ertuğrul bile taktiksel yeterliliğini kanıtlayıp bize gelmesine rağmen Aykut zamanındaki Fener'in oynadığı oyundan daha iyi bir oyun oynatamıyordu. Büyük takım yönetmek kolay iş değil. Ayrıca Beşiktaş'ın Sergen'in potansiyeli ile kaybedecek vakti yok. Birşeyler kanıtlasın, sonra düşünülür.
Lucescu: Bitsin artık bu rüya. Gel-me-ye-cek! Gelse iyi olur ama adamı buradan tef ile yolladık, en son bir de GS kazık attık, artık gelmesi mucize.
Benim gördüğüm kadarı ile adaylar bu şekilde. Kendi görüşüme göre hiçbirisi bize Bilic'in yaptığı total katkıyı sağlamayacak.
Bakın Bilic'in tartışmasız başarılı olduğunu söylemiyorum. Sadece sorunu yanlış teşhis edersek uygulayacağımız tedavinin bizi iyileştirmeyeceğini söylüyorum. Bilic'in başlıca problemlerini şu şekilde sıralayabilirim;
1) Liverpool, Tottenham, veya Arsenal maçları gibi çok konsantre olmadığı maçlarda taktisyen yönünü çalıştırmıyor.
2) Kriz anlarında genelde doğru müdaheleyi yapmıyor.
3) Maç içerisinde konsantresini kaybettiği anlar oluyor.
4) Oyuncu değişiklikleri artık ezbere gidiyor. Buna da bir çözüm bulmalı.
5) Gereksiz bir inadı var. Sanırım sistemi bozmamak adına,çok mecbur kalmadıkça oyuncudan vazgeçmiyor ve yenisine şans vermiyor. Bunun nedenini ben de çözemedim.
MEsele "her maça aynı sistemle çıkıyor, böyle şey olur mu?" eleştirisi benim için yokhükmündedir. Her maça farklı sistemle çıkan bir antrenör arıyor isek hiç uzağa gitmeye gerek yok. Hikmet Karaman veya Yılmaz Vural burada. Dalga geçmek için söylemiyorum. Bu işi çok iyi yaparlar. Gerçi memlekette Pep Guardiola için bile "hep aynı sistemle çıkıyor yeaaa, messi olmazsa hiç bir başarı yok" diyorlardı. Adam bu arada 20 kupa aldı Barca'da 2 si ŞL olmak üzere. MEssi, Xavi ve Iniesta hala orada ama nedense aynı başarı gelmiyor
Neyse... konuya dönersek, hep aynı sistemle maçlara çıkmak iyi bir şeydir. Büyük takım ile küçük takım farkı budur. Sistem takımı böyle olunur. Bilic, gördüğüm kadarı ile sistem ile oynayarak değil, oyuncu hamleleri ile oyunu değiştirmek istiyor. Bu, anlaşılır bişey. Kaldıki sadece rakamlara bakarsak Bilic tartışmasız başarılıdır. Ligde lider, Avrupa'da hedefinde ilerliyor. Lütfen söyleyin, bu sene 5 puan bıraktığımız Es Es ve Balkes maçları dışında çok büyük bir sıkıntı yaşadık mı? Evet, bunlar belki şampiyonluğu belirleyecek maçlardı. Ve evet Bilic bu maçlarda hata yapmıştır. Ama el insaf, adamı sadece yakmadığımız kaldı. O maçlardan sadece 3 puan daha fazla cebimize koysak buradaki yorumlar yine farklı olacaktı.
Bu sene oynanan oyun ile geçen sene oynanan oyun arasında ne fark var? Geçen sene takım sadece 45 dakika bu oyunu oynayabiliyordu, çünkü o kadar gücü vardı. Bu yıl ise bu seviyeyi yükseltti. Geçen sene tempoyu tutamadığımız için başabaş maçlarda puan kaybediyorduk. Bu yıl kaybetmiyoruz. Her şey mükemmel mi? Tabii ki değil.
1) Ersan yerlerde, Sivas maçında onun hataları nedeni ile Sivas iki defa pozisyon kaçırdı.
2) Ba, Töre ve Olcay'da müthiş form düşüklüğü var.
@Çağrı nın değerlendirmelerine katılıyorum. Kondüsyonla alakalı sıkıntı olabilir. Mesela bunu mutlaka çözmesi lazım. Önder Özen'in Milan Lab projesi vardı. İnşallah sümen altı edilmez. Bize çağ atlatır.
3) Mustafa ve Ersan onun görüşü üzerine takımda kaldı. Ersan neyse, iyi bir yedek stoper olabilir ama Mustafa mutlaka gitmeli idi. Eksi puan.
4) Baskı yememizin sebebi ouyuncu yapısı olarak düşünüyorum. Çünkü Bilic devamlı çıkın diye kenardan baskı yapıyor ama topu tutamıyoruz. Aslında bunu yapıyoruz, Avrupa'daki maçların tamamında nbunu gördük. Sanırım oyuncular maç seçiyoruz.
Ayrıca, liderlik ve Avrupa'daki başarı bizim başımızı döndürdü. Bilic'in kurduğu sistem olmasa idi, bu oyuncu yapısı ile asla başarı gelmezdi. Çünkü bizim oyuncuların çoğu üst düzey değil, sadece sistem içinde başarılı olacak karakterdeler. sisteme bu kadar sadık kalınmasa, özellikle Atiba ve Veli'den bu denli bir verim alınmasa rüyamızda görürdük. Farkında mısınız bilmiyorum ama son 4-5 maçta defansif anlamda inanılmaz işler yapıyor Veli ve Atiba. Ve bazı taraftarlar hala Veli ve Atiba'ya formsuz diyor. İnanılır gibi değil! Adlarını saymak istemediğim ama ilk 11 oynayan bazı oyuncuların yerlerine daha iyileri geldiğinde Bilic'i tam anlamı ile eleştirmeye başlarım. Eğer bu oyuncu yapısını koruyacak ise ihtiyacımız olan 3 şey var: Sistem, sistem, sistem. Ve bunu içinde bulunduğumuz şartlar altında bize verebilecek birkaç teknik adamdan birisi Bilic.
Herşeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemiyoruz. SAdece içinde bulunduğumuz imkanlara, şartlara ve realiteye göre değerlendirme yapalım yeter. O kovulsun, yeter ki kovulsun, bu gelsinle olmuyor bu işler.