Ben buna katılmıyorum. Taraftarın sosyal medyadan malatyalı ex gs'li topçulara yazması onlar için net bir uyarı olur. 30 küsür sene öncesinde değiliz, herkes her şeyi anında öğrenme imkanına sahip. Dolayısıyla bu tip uyarılar muhattabına net bir mesaj veriyor. Dün burası Türkiye 2 gün sonra her şey unutulur demiştim, şu an tam zıttı düşünüyorum. Bu topçular bu ülkede ekmek kazanıyorlar, mantıklı olarak oynamaları gerekiyor aksi durumda bir ömür boyu kara leke gibi yapışır üstlerine. 1987 yılında değiliz 2021'deyiz. Göztepe konusunda da diğer takım zaten onları dolduruşa getiriyor, onlar öyle veya böyle bize karşı herhangi bir mamalanma senaryosunu hesaba katmadan bile oynayacaklar.
Beşiktaş konusunda da artık top taraftardan çıktı. Destek mesajı atsan olur atmasan çok fark etmez çünkü her bir topçu durumun son derece farkında. Esas olay hocada. Umarım bugün her türlü teknik taktik ne var ne yoksa çalışılmıştır çünkü en ufak bir avantaja dahi ihtiyacı var takımın. Tıpkı bir final maçı gibi (ki farkı yok) farklı bir mantaliteye farklı bir konsantrasyona ihtiyaçları var. Bunu da kendi içlerinde sağlamak zorundalar. Umarım sağlayabilirler. O yüzden destek mesajı atmak isteyen tabi ki atsın fakat yönetimin yapamadığı "gözümüz üzerinizde" mesajını taraftarın vermesi yanlış değil, bence tam aksine Beşiktaş'a katabilecekleri max. desteği sağlamak.
Ben hiç böyle düşünmüyorum. 'Üzerlerine kara leke gibi yapışır, 1987 yılında değiliz' demişsin ama... İnsanların, yaptıkları ayıp şeylerin üzerlerine kara leke gibi yapıştığı yıllar tam da o yıllardı. Bugün ülkeyi soyuyorsun, üç gün gündem oluyor, ertesi gün unutuluyor. Teknik direktör kitap yazmış, 'şike teklif ettiler bize' diye, unutuldu gitti. Günde 80 tane gündem maddesi değişiyor. Adem Büyük yarın topu sürüp sürüp kendi kalesine topukla atsa, yarın Beşiktaşlılar 'şikeci' der, Galatasaraylılar 'yanlışlıkla attı, tansiyonu düştü' derler. Haftaya her şey unutulur. Burak Yılmaz'ın kendini yere attığı pozisyon bugün olsa, seneye kimsenin aklına gelmezdi. Sosyal medyasız yıllardı o hiçbir şeyin unutulmadığı, bir şeylerin 'kara leke' olarak kaldığı yıllar...
Ayrıca bir an için düşün... Sen Adem Büyük'sün... Diyelim Galatasaray'la hala bir duygusal bağın var. Arda Abin seni aramış... Fatih Hocan aramış... 'Ademciğim, koçum, bir güzellik yaparsın değil mi bize' demişler... Senin de içinden şike yapmak geliyor. Çünkü karakterin böyle... Sonra sosyal medyaya bir giriyorsun, Beşiktaşlı taraftarlar sana 'hop, Adem, akıllı ol' diye yazmışlar. Ne düşünürsün? 'Hmm, ben kendime çeki düzen vereyim, Beşiktaşlılar'ı üzmeyeyim, sporcunun ahlaklı olanını seven büyük önder Atatürk'e layık bir evlat olayım' mı dersin? Öyle diyeceğin varsa zaten içinden şike yapmak gelmemiştir, yapmayacaksın demektir. Yapasın varsa da zaten yaparsın. Aksini düşünmek çocukluk olur.
Diğer konuda da, ben, 'çocuklara mesaj atıp onları motive edelim' demedim. 'Adem Büyük'e mesaj atmak için enerji harcayacaksan, onu Ljajic'in durumunu sorgulamak için harca' dedim. 'İşimize bakalım' diyorum yani...
Şike imasında bulunmak, rakip takımın rakibinin oyuncusunun şerefini tartmak falan, bunlar ortamı 'geren' şeyler. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki,
bizim en büyük düşmanımız bu gerginlikler... Renklilerin de en sevdiği ortamlar... Yeter ki kaos olsun. Mutlaka içinden çıkmanın bir yolunu buluyorlar. Öyle ya da böyle, hileyle ya da hurdayla...