Şenol Hoca iyi ama eski tarz bir hoca. Takıma özgüven getirmesi, sinerji yaratması 15-16'da doğru transferler ve geriden gelen pozitif oyun alışkanlıklarıyla birleşmiş ve ortaya çok faydalı bir sentez çıkmıştı. Ayrıca özel oyunculardan verim alabilen, gerekirse onları verimli kullanmak için oyun planını eğebilen bir isim olduğunu biliyoruz. Talisca gibi ekstrası bol ama Avrupa futbolunda başarılı olması zor bir isimden maksimumunu aldı. Takımın yatayda boyunu uzatarak Quaresma, Talisca, Babel, Cenk bir parça Abou gibi aslında kullanılması zor bir ekiple bir şampiyonluk daha kazandı ve takımın en başarılı Avrupa sezonlarını ortaya çıkardı. 15-16 sezonu başında takımın içinde bulunduğu durum göz önüne alınırsa bu tarz bir yerel-geleneksel figüre takımın ihtiyaç duyduğu ortadaydı. Son kertede takım tarihinin en başarılı üç dört döneminden birini geçirdi dersek abartmış olmayız. Hocaya sövmeye, bu dönemin değerini düşürmeye gerek yok. Yaşanılanların hakkını teslim etmeliyiz.
Ama geçmişle yaşayamayız. Artık durum değişti ve yeni bir tahlil, yeni bir çözüm yöntemi aramak gerekli. Takımın gerileyen-gelişemeyen yönleri 16-17'de kendini hissettirmiş, geçen sene dönem dönem düşüşlere neden olmuş (ki ben geçen sezonu başarısız saymıyorum) en sonunda bu sene baskın hale gelerek takımın ligin baskın takımı olmaktan çıkmasına neden olmuştur.
Haftalardır takımın taktiksel problemlerini, oyun planı yoksunluğunu, rol uyumsuzluklarını, sahaya dağılımda yaşadığı ciddi arızaları, reaksiyon düzeyinin giderek düşmesini konuştuk.
İki şeyi daha göz ardı etmeyelim. Birincisi, Şenol Hocanın oyun anlayışı, iyi ve bütünlüğü yüksek bir takımı seviye atlatabiliyor. Ama kendisi imkanlar daraldığında ve uyumu zedeleyecek koşullar ortaya çıktığında gereken sorun çözücülüğü gösteremiyor. Gerçi Gomez-Sosa/Talisca-Abou geçişine iyi refleks verdi. Ancak o zaman mental açıdan rüzgar halen arkamızdaydı. Bu sezon başında yeni bir oyun planına ihtiyacı olduğunu İskandinavyalı sıkı futbol takipçileri bile biliyordu. Ama o tıkandı ve koşullara iyi yanıt veremedi. Oyuncuların kendi baskın rollerine dayalı düzende üzerine bir de yönetimin kadro politikası ve sirkülasyon eklenince oyun gücünün sürekliliği giderek zora girdi. Bu sorun hocanın iyi ya da kötülüğünden çok antrenör tipiyle ilgili değerlendirilmeli.
İkincisi bence özellikle Anadolu takımlarının taktiksel gücü arttı. Ligde fazlasıyla genç hoca çalışıyor ve bunlar Avrupa futbolundaki trendleri, yeni varyasyonları takip eden, işin taktiğine geometrisine özel önem veren isimler. Yabancı sınırının kalkmasıyla kullanabilecekleri oyuncu tipi de fazlalaştı. Aynı zamanda uzun zamandır hedef takım pozisyonunda olduğumuz için fazlasıyla izlendiğimiz, analiz edildiğimiz ve üzerimize çalışıldığı açık. Kimle oynasak maçtan sonra hangi zaaflarımıza yoğunlaştığından bahsediyor. Bizim gibi bir kaç hücum seti olan, savunulması kolay ve fazlasıyla oyunculara bağlı bir takımın elini kolunu bağlamak giderek kolaylaşıyor.
Nasıl 15-16'da Şenol Hoca iyi bir tercihse bugünkü koşullar dikkatlice okunduğunda takımın değişikliğe ihtiyaç duyduğu bas bas bağırıyor. Yıllardır Avcı'nın yapmakta olduğunu artık Bayram Bektaş, Bülent Korkmaz gibi çok büyük şeyler vaat etmeyen hocalar bile yapabilmeye başladı. Bu seviyede, ligin zirvesinde olan ve Avrupa'da top 16 düzeyine gelebilmiş bir takımın artık teknik açıdan daha fazlasına ihtiyacı var.
Bu dönem öyle ya da böyle kapanacak. Siz müdahale edip doğru zamanda bitirmezseniz dönem sizin üzerinize kapanır. Burada zamanlama şu açıdan önemli. Yeniden yapılanmaya doğru ne kadar geç adım atarsak o kadar fazla hasarla yeni sürece gireceğiz. Toparlanmamız da o denli uzun sürecek.