- 3-0'dan sonraki durumun isteksizlikle ya da laubalilikle ilgisi yok bana göre. 'Oyunu tutmak' istedik, bunu da başardık. Bir süre baskı yapar gibi oldular ama, ünlü filozof Aykut Kocaman'ın deyimiyle 'suni' bir baskıydı. Biz nasıl istediysek oyun öyle oynandı. Atiba, Gökhan, Tolgay, Tosic, hepsinin ufak tefek sakatlıkları vardı. Bir noktadan sonra sakinleşip, 'ekonomik' oynamamız ve şu 'aktif dinlenme' hikayesini yapmamız gerekiyordu. Bence doğru bir tercihti.
- Topa ve maça tümüyle hakim olup pozisyon kısırlığı çektiğimiz maçların çok uzağındaydık. Maçı 7'ye 8'e götürecek pozisyonları yakalayıp harcadık.
- Açık bir şekilde tekrar görüldü ki, futbol oynamak için sahaya çıkan takımların bizim karşımızda şansları çok az. Beşiktaş'tan puan almak istiyorsan oyunu çirkinleştireceksin, izleyenleri futboldan soğutacaksın.
- Tolgay'ı çok beğeniyorum. Oynadıkça özgüveni de artıyor. İyi ki var.
- Negredo'yu oyuna almak için bu kadar beklemeye yine gerek yoktu. Negredo 'beleşçi forvet' tadında bir adam değil ki, oyunu tutmak istediğin anlarda kenarda bekletesin. Talisca'dan daha çalışkan, daha hırslı, daha istekli... Cenk'e attığı pas harikaydı.
- Caner'in yokluğu, yeniden 'takım' olmamızı sağladı. Tam rakip sahaya yerleşip istediklerimizi yapmaya başladığımız anda şişirdiği ortalarla bütün konsantrasyonu bozuyordu. Şimdi ağ örer gibi pas yapıyoruz, ataklarımız da daha olgun ve 'işe yarar' ataklar oluyor.
Çok önemli bir deplasmandan çok önemli bir üç puan aldık. Fikstür avantajı da bize döndü. Tebrikler çocuklara...