futbolcu yaptıysa cezasını çeksin, ama bu kurul ipin ucunu kaçırdı. tetikçiliğe döndü olay, büyük takımlara doğrudan gücü yetmiyor, dolaylı yoldan önlerini kesmeye çalışıyorlar. kulüp kendi disiplin değerlendirmesini yapıp "talisca 2 maç oynamayacak" dese, gündelikçilerin vereceği 1 maç cezaya yeğleriz. kulüpte böyle hareketlerin beşiktaş'a yakışmadığını talisca'ya söyleyecek insanlar vardır herhalde, taraftar zaten futbolcunun arkasında durur.
şanssızlıkların, hakem ya da son dakika hatalarının üstesinden gelinmesinin tek yolu var: bulduğun pozisyonları değerlendirmek.
geçen sene ligde seksen beşinci dakikadan sonra yediğimiz gol sayısı: 6
son dakikada yenilen gollerle kaybedilen puan: 0
çünkü hepsinde en az 2 farklı galibiyete ulaşmışız.
pozisyon bulamasak burası cadı kazanına dönerdi, takımın iyi oyununu görüp gol sıkıntısını fark ettiğimiz için şimdilik kemoterapi koğuşu gibi takılıyoruz. hepimiz bir diğerinin hastalığına çare bulmaya, onu iyileştirmeye çalışıyor ki, buna hakikaten ihtiyacımız var.
eğer olumlu tarafından alırsak işi, gol problemi yaşamamız oyunumuzu olgunlaştırdı diyebiliriz. olumsuz taraftan bakmak için ise hem çok geç, hem çok erken. ayrıca problemi çözecek konumda olmadığımızı düşünüyorum. şu dört haftada kendime biçtiğim görev, problem çözücü olarak yetkilendirilmiş insanlara mümkün olduğunca destek vermek. fikret orman'ın, şenol güneş'in ya da herhangi bir futbolcunun rahatça yapacağı bir işte hatasına yol açacak ortamın oluşmasını istemiyorum. uygun ortamı sağlamayı başarırsak ve bunun sonucunda başarı gelmezse o zaman yetersizlikler konuşulur; ama kaosu tetiklersek önce kendi yetersizliklerimizi masaya yatırmamız gerekir.
desteklediğimiz takıma gerektiği kadar övgü, gerektiği kadar eleştiri, bir de gerektiği kadar "leblebici" lazım. bu üçlüden ikisi bizi sezon sonu şampiyon yapar, diğerini de transfer döneminde hallederiz.