Başkan olan, ortalama hayat tecrübesi ve zekası olan herkesin, helede elde para yokken, borç dağları aşmış durumdayken pazarlığa gönderdiği adama söyleyeceği şeyler bunlar, insanlık tarihi kadar eskidir, alacağın mala iştahlı bakarsan fiyatını düşüreceğin bilgisi. Taktiğin bu olması gerektiğini herkes bilir esasında. Ama bunu pratikte yapabilecek insanlar çok azdır. Başkanın değeri hiçbir biçimde bu önerileri yapmış olmasından gelmiyor. Bu işi hakkıyla yapacak adamı seçmiş olmasından geliyor. Erdal Torunoğullarını tv de izledik. İzleyen herkesin kanı ısındı adama, hani şeytan tüyü dedikleri bir şey vardır, öyle birşey var adamda, muhtemelen aynı etkiyi pazarlık sırasındada yaratıyor, yoksa nasıl alsın hem Gomez'i hem Van persi'yi bonservissiz, Özel birşeyler var bu adamda herkesde olmayan.
@Yalçın, senin yaklaşımın işte tamda bu ülkenin sorunu, sen sorun olan şeyi kabullenmişsin.
Dışarıya yıllardır verilen beyin göçünün nedenide bu, iş yapan becerili insanlara gerekli değeri vermiyoruz, hep müdürlerinin, liderlerinin, üstlerinin gölgesinde yaşamak zorunda insanlar. Bu ülkede işe başvurduğunda çok bilgili ve çok yetkinsen işe almıyorlar adamı, bu adam benim için tehlikeli diyor adam içinden, ama avrupada, üzerine atlıyor adam, benim grubumun yıldızını parlatır bu adam yani benide parlatır diyor.
Fikret Orman yalnızca büyürdü, işin başında sonunda ben varım ET yi fazla büyüttünüz anlamına gelecek şeyler söylemek yerine, pazarlığın erbabı ET dir onuda ben buldum diyebilseydi.
Bundan sonrası subjectif düşüncelerim, yanlış olabilir, hem Fikret Orman'ın kendisi hem Umut Güner, Erdal Torunoğullarının yapabildiğ pazarlık sanatının 10 da birini bile yapamazlar, bu akıl zeka işi değil, nedir bilmiyorum ama ancak bazılarında var o. Iyi pazarlık yapamamak ise başkan olmanın önünde engel olan birşey değil. Çünkü başkanın işi değil bu.
Ve aleykum selam sayin abim. Sizi tanimiyorum fakat burda biraz kisisel cevap vermek zaruri oldu. Zira genel bir anlamda yazildigi icin yine pm'den ziyade genel bir alanda cevap vermeyi tercih ediyorum.
Kisinin "Senin yaklasimim" seklinde beni anlatan bir ifadenin kullanabilmesi icin, ayni sekilde beni iyi tanimasi gerekir. Uluslararasi bir isletmede yoneticilik yapiyorum, yurtdisinda da calistim; zira kendi departmanim adina ise alimlara aktif olarak da girerim. Ne kendi departmanimda ne de diger isletmelere girmelerinde onayak oldugum arkadaslarda boyle bir yaklasimim olmamistir. "Bu benden daha donanimli ilerde benim mudurum olur beni ezer gecer" vesaire bunlar cok ucuz.Benim yaklasimim yukselirken ekibimi de yukseltmektir. Ki ekibimin guveni her zaman tam olsun. Keza ben de guvenecegim ekiple her zaman yola cikmak isterim. Zira, kendi departmanimda ayni konumlara gelmesinde yardimci oldugum cok arkadasim da olmustur. Dolayisiyla bunu reddederim.
"Disariya olan beyin gocu" olayi ise. Ulkenin su anki siyasi, ekonomik ve sosyal konumunu anlatan genel konjonkturel durumunu irdeleyip bunun uzerine konusmak gerekir. Ki bu konusma sayfalar dolusu analizi getirir. Bildigim birsey varki yeterli bir durumumuz olsa o beyin gocu zaten olmaz. Diyanet Isleri'nin 2016 yili butcesinin Bilim ve Teknoloji Bakanligi ile Saglik Bakanliginin butcesine esit ayrildigi bir planlamadan zaten beklenti fazla olmamalidir. Ne desteklenmis? Kim desteklenmis? Hangi bakan tip, bilim, sanat, edebiyat, felsefi gibi bir ulkenin kultur dinamigini guncel tutan bir surecin icinde -basinda ya da sonunda olmus? Hangisi bir yarisma duzenlemis? hangisi bir odul toreni tertiplemis? Hangisi bunun gecerliligini sorgulayip, gerekli onayi alinca tesvik evrmis desteklemis. Ben hatirlamiyorum. Dedigim gibi bunun sebebi sadece yaklasimlarla sinirlanamaz. Beyin gocunun engellenmesi icin tesvik gerekir, destek gerekir; ilgi alaka gelisime aciklik gerektirir. Fakat yine de dedigim gibi uzun bir konu.
Erdal Torunogullari'na gelince. Kendisini tanimam. Gormuslugum de yoktur. Yaptigim tum yorumlar gorsel ve yazili medyadan takip ettigim kadariyladir. Konunun muhattapi iki kisi vardir. Biri Baskan digeri ise bir Yonetici. Baskan soyleminde hatali olabilir. "Ben" kelimesini kullanmis olmasi antipatik gelmis olabilir. Keza Baskan'in antipatik gelen cok soylemleri de oldu. Sadece bu degil. Cevirelim durumu tersine. Medyanin uzerine gelmesiyle Baskan'in geri adim atip o yonde aksiyon aldigini dusunelim. Bence hos olmazdi. Bazi durumlarda ozellikle bu tip halka acik kurumlarda lider konumundaki kisiler otoriteyi muhafaza etme adina bu sekilde cikis yapmak zorunda kalabilirler. Ki bence dogrudur da. Fakat bu benim sahsi fikrimdir. Deminden beri Turgay Demir diyoruz. Belki de Baskan bu yonde disariya donuk viziltilar duydugu icin boyle bir cikis yapmistir? Kimbilir. Dedigim gibi sadece gordugum ve okudugum haberlerden ibaret.
Kaldi ki Erdal Torunogullari'nin gelecekle ilgili planlarinin olmasi da gayet dogru ve yerindedir. Kendisinden beklenen ise bu tip inisli cikisli durumlarda sogukkanliligini koruyup, ilerde bunu lehine cevirecek sekilde kullanabilmesidir. Zamani geldiginde "Bu adami su ise verdiler alninin akiyla cikti, su ise de verdiler o isten de hakkiyla cikti" dedirtmesidir. O zaman kendisini gosterebildigi gibi altinida niteliklerle doldurmus olacaktir.