Hakemi tartışırız, oyunu tartışırız, hocanın tercihlerini tartışırız. Hepsine eyvallah.
Ama tartışılmayacak ve düzeltilemeyecek tek şey var sahadaki oyuncu karakteri... Konumları, pozisyonları, takımlarında en tecrübeli Türk futbolcu olmaları göz önüne alındığında her iki takımdan ikişer futbolcu var birbirine benzeyen.. Tolga ve İsmail, diğer tarafta Volkan ve Gökhan Gönül...
Renkli olanları daha kaşar, daha yaşlı sadece... Bu iki futbolcu takımları için herşeyi yaparlar, küfür yemedikleri stad yoktur, kavga ederler, isyan ederler, hırslı oynarlar, bizle olan bütün maçlarda, hatta her önemli maçta oyuna ağırlıklarını koyarlar. Kimseye şirin gözükme kaygıları yoktur, adamcılık oynama düşünceleri yoktur. Giydikleri formanın iyiliği için herşeylerini verirler...
Bizdeki muadilleri takımdaki en önemli yerli futbolcular. Bu atmosferi bilen, sahada liderlik yapması gereken, kadıköy denen lağım çukurunda nasıl maç olacağını defalarca yaşayan, arkadaşlarına yönlendirmesi gereken kişiler...
Birine bakarsın maç başında yüzü kireç gibi.... Sahada yoktur maç boyunca... Bitik Van Persie teke tekte geçer gider bunu. Gider sırtı dönük adama faul yapar... Boyundan büyük lafları eder filozof edasıyla. Konuşmalarına baktığında bu maçı tek başına alır dersin ama sahada paspas olur.
Diğeri adamcılık oynar her mikrofon uzatıldığında... Ama en gerekli zamanda adam olamaz sahada... Sahada her türlü çirkefliği yapan, saha dışında her değerine küfreden mahluklar önünde 60 metre depar atar. Sanırsın rakibe posta koyacak, gider takım arkadaşına yumruk atanın yanaklarını sıkar. Kameralara oynar, adam olamaz, karakter koyamaz, isyan edemez en gerekli zamanda... Diğer 9 arkadaşı bir kıvılcım bekler "kaptan"ından... İyi oynuyorlardır, futbol olarak zaten üstündürler... Karşıdaki zavallılar rüzgardan düşmekte, her topu 30 saniye geciktirmekte, her duran topta, topları uzağa vurup zaman öldürmektedir. Beklenen psikolojik üstünlüğü de ele almaktadır. Onun içinde pazubandı takana ihtiyaç vardır. Şifo gibi, Sergen gibi, Guti gibi, Deli İbo gibi... Ama o sevimli uysal çocuğu oynar, şirin gözükür, yeri geldiğinde adamcığı oynadığı gibi...
Neticede düyeceğim şudur, iki adam eksiğiz, iki sıfır yeniğiz. Ne zamanki karakterli Türk futbolcularımız olur, o zaman böyle maçları kazanmaya başlarız. Umudum o ki Oğuzhan ve Cenk, daha önce örneklerini gördüğümüz üzere bu isyanı ve hırsı gösterecektir. Yeri geldiğinde Veli göstermiştir, Tolgay'ın da bu karakterde olduğunu düşünüyorum.
Bu takımın İsmail, Tolga, Serdar gibi kişilere ihtiyacı yoktur. Ne futbolcu olarak, ne oyuncu karakteri olarak... Sezon sonu bunlarla kesinlikle ve kesinlikle masaya oturulmamalı, teşekkür edilip gönderilmelidir.