abi benim babam 56 yaşında, senden büyük. beşiktaş'ı tutmaya başladığı sezon beşiktaş küme düşmemeye oynamış, zaten o fareli soyunma odası falan meşhur. onlardan etkilenmiş, takımın haline üzülüp beşiktaş'ı tutmuş.
ancak benim babam sizin nesliniz şanssız diyor. bizim dönemde feneri yenmek hayatın olağan akışıydı diyor. şampiyon olmak çok normal geliyordu diyor, zaten öyle olması gerekiyor diye düşünürdük diyor. mesela benim babam bana hiç metin-ali-feyyaz'ı anlatmadı ben çocukken. bana şerefli ikincilikleri, bir de o meşhur fareli soyunma odasını anlattı. o şampiyonlukların üst üste geldiği dönem ona normal gelmiş. hatta "her sene şampiyon veya ikinci oluyorduk, her maç aynı oynuyorduk, maçı öyle veya böyle 1-0 bitiriyorduk. çok sıkıcıydı." diyor.
benim beşiktaşlı olma sebebim şerefli ikinciliklerdir. arkasında hiçbir başarı hikayesi yoktur. babam bana beşiktaş'ı tut diye hiçbir baskı yapmadı ve hatta ben çocukken çok üzülüyorum diye dayımla birlikte (dayım fenerlidir) fenerbahçe'yi tut sen en iyisi demişliği vardır.
biz ilkokuldayken galatasaray uefa kupasını kazandı ve beşiktaşlı, fenerbahçeli arkadaşlarımızın yarısı galatasaray'ı tutmaya başladı. ben ağlaya ağlaya beşiktaş'tan galatasaray'a dönen bir çocuğa saldırdığımı hatırlarım.
ertesi sene gs jardel'i aldı. arkadaşlarımızda hava 1500'dü. tabii haklılardı, adam gol makinesiydi. biz, bizim de pascal'ımız var dedik.
sonra yüzüncü yılımızda şampiyon olduk. "8 sene sonra şampiyon oldunuz." dediler. ertesi sene lige yine fırtına gibi başladık, bu sefer bizim dönek arkadaşlarımız "ya ben aslında beşiktaşlıyım." demeye başladı. sonra ne oldu? o çocuk yaşta futbolda görebileceğimiz en iğrenç sezonlardan birisine tanık olduk! beşiktaş'ın o sezon şampiyon olamayacağının hemen hemen garantilendiği, puan kaybettiği bir maçı dışarıda izliyorduk. fenerli bir herifin o maçtan sonra sırıtarak "artık fenerbahçe devri başlıyor, sizin devriniz bitti." demesi hala hafızamdadır.
sonra işte demirören geldi. babamla beraber gideceği günü bekledik. ama bu adamı hep birileri savunuyordu aynı şimdiki gibi. bildiğiniz üzere bu 8 sene bizim için hüsranla geçti. yani şunu söylemek istiyorum saygıdeğer abim, sizin yaş gurubunuzu kapsayan döneme bir isim koyacaksak adı yokluk olur. bizimkisine bir isim koyacaksak adı hayal kırıklığı olur. yoklukta kabullenirsin, hayal kırıklığında ise isyan edersin.
güzel bir yazı çok beğendim ama bazı eksikler var babana selamlarımı ilet öncelikle
o fareli soyunma odaları bir tek bizde yoktu kardeşim her takım aynıydı tersine renklilerin stadı yoktu bizim stadımızı ortak kullanırlardı
yani aynı soyunma odasını

metin ali feyyaz dönemi daha yeni bir dönemdir. Ben daha eskiye gidiyorum doğuştan Beşiktaşlı denir ya ben onlardan biriyim
ben birisi vasıtasıyla Beşiktaşlı olmadım 15 yaşıma kadar şampiyonluk görmedim çevremde Beşiktaşlıda yoktu
ne zaman lise hayatım başladı birde o dönem okullarda siyaset üst seviyedeydi ve sol kesim içinde Beşiktaşlılar çoğunluktaydı işte o zaman
ben Beşiktaş taraftarını tanıdım Bayağıda kalabalıkmışız sana demek istediğim taraftarlıkla seyirci olmayı birbirinden ayırmak gerekir
sürekli şampiyon takım peşinde koşan taraftar değildir o nedenle Beşiktaş taraftarı çok değerlidir. Şimdiki nesilde bu başarıya endeksli olmaya başladı
bu yanlış taraftarlık bu değil hepimiz başarı isteriz tersi olması mümkün değilki ama başarılı olmadık diyede kulübümüzü yerden yere vurmayız
transfer elbette önemli ama isimlere takılmamak lazım endüstriyel futbolun çarkından çıkalım tamam kulüpler bu çarkın içinde ve olmak zorunda ama
taraftar olmamalı bu taraftarlık ruhuna aykırı bizim için renkler ve takım ruhu çok daha önemli olmalı