bizim kulübün en eksik noktası iletişimsizlik. özellikle transfer döneminde doğru açıklamaları, hangi transferin şeffaf hangi transferin çok gizli yürütüleceğini, medyayı kullanmayı ve yönlendirmeyi, bilgi akışını yönetmeyi beceremiyoruz.
yoksa en iyi biz yönetiliyoruz. maaşların seviyesi anlamında da, maaşların ödenmesi anlamında da, gelen oyunculara değer katma anlamında da, yerli ve yabancı oyuncuların kaynaşması ve en sorunlu gibi görünenlerin bile takım havasına katılması anlamında da en iyiyiz.
Üstelik Türkiye'nin en iyi futbol oynatan, hücum ilkeli ama taktik esnekliği de olan, zeki, oyuncu dirilten, psikolojik savaş kaybetmeyen teknik direktörü de bizde. Fatih Terim gibi garanti ve kurt bir adamın artık düşüşe geçmesi - ki geçsin artık 70 yaşına geldi sanırım zaten alametifarikası gençlik ve motivasyondu onun hiçbir zaman taktik olmadı- , Ali Koç'un spontane, paranın kıymetini bilmeyerek içinde akıl olmayan kadro planlaması, zaten taraftarının kırılgan olması şampiyon olamadıkça, gibi nedenlerle biz baya avantajlıyız.
Her şey daha iyi de olabilirdi. Risk alınmadan da bazı şeyler elde edilebilirdi. Mesela Aboubakar'ın yedeği olmadan sezona başlamak inanılmaz riskti. Şans yanımızda oldu sakatlık olmadı. Üzerine sakatlık numarası yaptı ve forvetsiz, Töre bile forvet oynayarak şampiyonluğa ulaştık. Sergen büyük hoca gerçekten. Welinton ve N'sakala o kadar anlamsız ve büyük risklerdi ki. Bu oyuncular yabancı sınırsızlığında kadro derinliği için yedekte durur normalde. Ben ona da karşıyım Rıdvan dursun, Fransa 2'den bir 20 yaşında genç stoper dursun yedekte hatta zaman zaman oynasın. Sergen bu tercihiyle hatalıydı. Ama N'sakala ve özellikle Welinton'dan verim ne kadar alınabilirse o kadar hatta fazlasını aldı Sergen. Bu konuda da Sergen'in kumarı tutttu.
Şimdi ise risk alma değil daha geniş, garanti kadro kurma vakti.
Buradaki öneriler o kadar değerli ki. Gönül ister ki potansiyelli ve genç, son sözleşmesi olmayan, karakteri düzgün ve büyük lig hedefi olan yabancılar katılsın. Her sene 10 15 25 gibi satışlar yapalım. Larin bile fizik gücü ve biraz da bitiriciliği ile Belçika gördükten sonra 10 milyonların konuşulduğu oyuncu oldu. Hem de kariyerinde hiç oynamadığı kanat forvette attığı gollerle. Kim bilir, daha potansiyelli ve mücadeleci genç yabancılarla nasıl bile ekonomiye kavuşurduk.
Bu sabır hiçbirimizde yok. Teknik direktör harcamamak gerekiyor mesela bunun için. Bir oyun planı ve uzun yıllar ya aynı teknik direktör ya da benzer anlayıştaki teknik direktörle dengeli ve anlayıştan anlayışa geçmeyen bir kulüp geleneği gerekiyor.
Fener 19 biz 16 şampiyonluktayken Gs'de belli ki Terim sonrası bocalam olacakken, bir an önce ara açılmadan kapatmaya başlamışken her sene net şampiyonluk hamleleri istiyor taraftar. Garanti isimlerin bunu getireceği öngörülüyor. Sergen bile böyle düşünüyor. O da teknik direktör olarak 3 sene üstüste şampiyon olursam tarihe geçerim düşüncesinde.
Duruma göre entegre olabiliyoruz, geçici çözümler üretiyoruz ve bu anlayış doğrultusunda doğru yönetiliyoruz. Ülke kültürü de böyle istiyor zaten. Almanya değiliz biz. Olmak için bazı şeyleri göze alıp cesurca hamleler gerekiyor. Sonrası meyvesi ise o kadar tatlı olur ki. Doğru olan da bu, tüm Avrupa bunun peşinde. Ama önce nesil, beklentiler algılar değişmeli. Avrupa takmıyor şampiyonluk sayısını ve bunun değil sistemin yürümesi peşinde. Zaten geliyor şampiyonluklar sonra. Ama biz sıcakkanlı Akdeniz ülkesi olarak bir an önce arayı kapatmak ve tattığımız 2 sene üstüsüte şampiyonluğu devam ettirme peşindeyiz. scout tarzı transferl de denedik zaman zaman. Mitrovic, Milosevic, Pedro Franco, Larin denedik Larin tuttu sadece. Pedro Franco orada genç yaşta kaptandı, herkes arkasından ağlıyordu gidiyor diye. Kolombiya milli takımının havuzundaydı. Şimdi orada bile esamesi okunmuyor. Çünkü onu aldık ve geliştiremedik, oyuncu ise düşüşe geçti. Düştüğü yerden her genç oyuncu kalkamaz. Töre Chelsea altyapısı görmüş adam. Neden 8 gol attığı sezon yok hala 30 yaşında. Sakatlık olmasa da atamaz. Oyuncu gelişmedi çünkü. Bir geliştirme kültüründe, ortamında değil.
Biz Sergen ile biraz verim alıyoruz, diriltiyoruz. Şenol Güneş ile başlayan hücum futbolu Sergen ile devam etti. Ama saman alevi gibi parlayıp sönmeye sonra bir daha parlamaya mecburuz. Çünkü havaya göre ve geçici çözümler üretiyoruz. Bunu en iyi yapan da biziz ülkede. Herkes daha kötü yönetiliyor.
İki şık var. Ya algıları, kulüp kültürünü, futbol iklimini değiştirmeye yeltenip büyük riski göze alıp başlayacağız yapılanmaya. Ya geçici ve en makul, en mantıklı çözümleri sürekli üreteceğiz. Böylece şampiyonluk sayımız daha da artacak. En çok konuşulan, 3.büyük değil en büyük algısı oluşan, ertesi sene düştüğünde tekrar ayağa kalkıp yine gol rekoru kıran bir anlayış oluşturacağız.
Bana ikisi de uyar. Yeter ki iki anlayış için de doğru yönetilelim.