ınsallah yenı stata bu tarz üzücü olaylar yaşanmaz halkın takımı adını almıs bır takımın ınsanların hakkını barbarca gasp edıldıgı bır oluşumlara ızın vermemsı lazım bızım ovundugumuz besıktaslılık durusna yakısmaz duzelmek ıcın yenıden bır trubun kulturu olusturmak ıcın eskılerın yanlıslarından ders alınarak temız bır sayfa acmak ıcın tam zamanı
Bence bu çok önemli bir nokta, çok da güzel bir fikir... Aslında, Çarşı'nın öncülük ettiği bir
manifesto yazılsa ne güzel olur. Belli ortak kurallarımızın olduğu, biri uygulamadığında diğerinin mutlaka uyardığı bir oto kontrol mekanizması... Tabi ki kimseye bir şey dayatılmadan, demokratik bir biçimde oluşturulmalı ve merkezinde sadece Beşiktaş'ın menfaatleri olmalı...
Bakın;
2013-2014 sezonunda Beşiktaş'a
5 kez saha kapatma cezası verilmiş, toplamda
380 bin TL para cezası kesilmiş.
2014-2015 sezonunda
7 kez tribünümüz kapanmış, tam
1 milyon 809 bin 500 TL para cezasına çarptırılmışız.
Ne kadar büyük bir kayıp...
Tabi sadece para kaybediyor da değiliz... Beşiktaş tribünlerinin
'itibarını' da güçlü tutması, kaybettiği kısmını da geri alması gerekiyor.
Benim çocukluğum İnönü Stadı'nda geçti... Babamın elinden tutar giderdim maçlara... Kapalı'da oturduğumuzda, herkes ayağa kalktığında ben maçı göremiyorsam, hemen yandan tanımadığım bir abi beni omzuna alırdı, oradan izletirdi. Önümdeki biri küfür mü ediyor, hemen diğer yanımdaki abi seslenip 'burada küçük kardeşimiz var, küfretmeyin' derdi... Yüzlerce maça gittim, sonu tatlıya bağlanan ufak tefek itiş kakışlar dışında bir tane kavga görmedim... Küçücük bir çocukken de, ortaokuldayken de, üniversitedeyken de, bir kere Beşiktaş tribününde kendimi tedirgin hissetmemiştim. Eskiler anlatır ya... 'Biz komşularımıza güvenirdik, evden çıkarken kapılarımızı bile açık bırakırdık' diye... Ben de öyle hissederdim İnönü'de...
Sonra işler, güçler, koşturmacalar derken stada biraz uzak kaldım... O aradan sonra, son iki gidişimde ise yanımda (şu anda eşim olan) kız arkadaşım vardı. İlkinde o kadar çok küfüre, o kadar çok kavgaya denk geldik ki, 'ya, valla Beşiktaş tribünü böyle değil, sana denk geldi' deyip durdum utanarak... Sonra bir maça daha gittik, telafi edeyim diye, onda da aynı şey oldu... Önümüzdeki aşırı derecede sarhoş eleman rastgele döndü arkasını, bizim iki sıra gerimizdeki elemanı eliyle işaret etti... 'Sen bana mı diyorsun lan' deyip küfürü de yapıştırdı... Çocuk boş boş bakıp anlamaya çalışırken, merdivenleri üçer beşer çıkıp çocuğun burnuna kafayı indirdi... Hiçbir sebep yok. Kalakaldı çocuk burnundan akan kanlarla... Kız arkadaşımdan mı utanayım, geçmiş günleri hatırlayıp milletin geldiği noktadan mı utanayım, ne yapacağımı bilemedim... Bir Beşiktaşlı'dan utanmak, kardeşten utanmak gibi... Çok ağır be beyler... Böyle şeyler yaşanmasın artık.
Ülke yozlaşıyor, millet çirkinleşiyor, hepsini malesef acı bir şekilde deneyimliyoruz ama... Biz Beşiktaşlıyız be... Farklıyız, farklı olmalıyız.
Bence bu
manifesto konusu, veya belki de daha etkin çözümler, yeni stadımızla birlikte gündeme gelse gerçekten çok güzel olur.