Hani bazı yazarlar, konsantre olmak için şehir dışına çıkar, dağ evine kapanır, orada yazarlar ya eserlerini... Bu sezon da biraz öyle geçti sanki teknik direktörler ve takımları için... Arkasına saklanabileceğin bir taraftarın yok... İtiraz edersen tek başına ediyorsun, susarsan tek başına susuyorsun, kazanırsan tek başına kazanıyorsun... Gol sevincin, taraftarın sesine karışmıyor, bütün yalnızlığıyla mikrofonlarda yankılanıyor...
Bu durum, teknik direktörlerin konsantrasyonunu ve takıma harcadıkları zihinsel mesaiyi arttırmış olabilir gibi hissediyorum. Taraftar müthiş bir güç çünkü... Hem olumlu, hem olumsuz... Onların ne düşündüklerini, senin hakkında ne hissettiklerini sadece sosyal medyadan takip edip, havaalanında karşılayan 20-30 kişinin yüzüne bakarak hissedemezsin. Bu şekilde ne övgüyü çok fazla yaşayıp rahatlama lüksleri oldu, ne de eleştiriyi iliklerinde hissedip paniklemeleri gerekti. Tamamen odaklanma fırsatı buldular.
Özellikle bizde hepten kendini gösterdi bu bana göre... Başkanla hoca atışmadı, oyuncular ego savaşına girişmedi, hoca 'yalnız bırakıldım', 'mağdur edildim', 'sakatlar beni bitirdi' gibi gereksiz komplekslere girmedi, oyuncularını hiçbir koşulda basının önüne atmadı, suçlamadı...
Bu bir sezonu da aşan uzunluktaki konsantrasyon, geleceğin kadro yapılanması ve taktik anlayışı konusunda Sergen Hoca ve ekibini ciddi şekilde geliştirmiş olabilir diye düşünüyorum. Sanki bu transfer döneminde daha ne istediğini bilen, daha planlı bir yol izleyecekmişiz gibi hissediyorum. Umarım yönetim beni yanıltmaz.