Neredeyse tamamını 10 kişiye karşı oynadığımız Kasımpaşa deplasmanında galibiyeti böylesine zorlanarak alabilmiş olmamızdan, 3 puanın bir oraya bir buraya gitmesinden tabi ki çok rahatsızım, ama oyundaki kıpırdanma için seviniyorum. Galiba o sıkıntıdan patladığımız, artık bitsin diye yalvardığımız maçlar geride kalmak üzere... En azından bir şeyler deniyoruz. Öyle ya da böyle pozisyona giriyoruz.
Gökhan'dan bir tane daha olsa, biri önde biri arkada oynasa, Diaby'yi, Lens'i, Boyd'u 6 ay görmesem hatırlamam.
Atiba'nın hücuma bu kadar katkı verme potansiyeli olduğunu rüyamda görsem inanmazdım. Bu, tesadüfen ortaya çıkmış bir şeyse, ya da Atiba hocaya 'bu Ljajic'in oynamaya niyeti yok, ben onun boşluğunu da doldurayım' dediyse, tamam. Ama bu özelliğini tek başına Abdullah Avcı görüp ortaya çıkardıysa ilk defa kendisini şöyle huzur içinde, gururla alkışlarım.
Caner, bazen insanı yorsa da, çok açık ve net bir şekilde N'koudou'dan daha faydalı bir açık. N'koudou, 'dur ben şuradan bir yardırayım, sonra duruma göre bakarım' der gibi oynuyor. Caner, topu aldığı anda kafasında pozisyonu kurgulamaya başlıyor. Arada ciddi bir oyun zekası farkı var.
Umut için bir şey söylemek ne kadar zor... Tam teşekküllü bir golcü olması imkansız görünüyor, ama bir yandan da golü gerçekten iyi kokluyor. Burak geçen hafta ilk kez çok hareketli oynamıştı ve müthiş katkı sağlamıştı. Bugün sabitti, kaybolup gitti. Umut, geçen hafta Burak'ın yaptığını yaptı. Sahanın her yerindeydi. Topu almak için yalvardı, gol için çırpındı ve takımı ipten alan adam oldu. Burak'ın 100 dakikada yapamadığını yarım saatte yaptı.
Ben Lens veya Boyd olsam, Diaby'yi kesemediğim için kendimi keserdim.
Bir de... Şu Ljajic'in derdinin ne olduğunu öğrenemeden ölmeyiz umarım. Zira aklımı kaçırmak üzereyim.