Çoğunluğun ön kabulleri ve başarı kriterleriyle ilgilenmediği, bu bakış açısının Beşiktaş'a eşik atlatamayacağını defalarca yazdım. O çoğunluk ŞL'de Napoli'den alınan 4 puanı kutlarken; bu durumu ve öne çıkan doğruları takdir etmekle beraber, bu oyunun gelecek sezonlara bırakabilecek iyi bir miras olmadığını eleştiriyordum. Buna rağmen sonuç odaklı bir vasatlığın resmini çiziyorsun ve diğerlerini yetersiz buluyorsun. Peki, sen neden bu vasatların yalnızca tarif ettiğin kısmı kadar önündesin? O halde küçümsediğin her şeyin birer parçasısın. Bütün değişmeden parça olması gerekenden fazla büyüyemez. Fakat ortada büyümek için üretilen doğrular yok. Binlerce ileti ile dolaylı veya doğrudan anlatmaya çalıştığım şey bundan ibaret. Bunu Beşiktaş'ı olduğundan daha fazla bir yere koyarak değil, Beşiktaş'ın olması gereken yerden ne kadar uzak olduğunu göstererek tarif ediyorum. @kartal74 Kazanmayı doğru tanımlayamadığınız sürece diğerleri gibi olmaktan başka şansınız yok. Artık aleni başarısızlıkların başarı olarak kanıksandığı, başarı kriterlerinin bu kadar sıradanlaştığı bir rekabetten; bundan fazlasını talep etmeyen ve düstur nedir bilmeyen ekseriyetten usandım. Yoksa düzeni bana anlatma, gayet iyi biliyorum.
Bir şeyleri küçümsediğimde değil de, o şeylere şaşırdığımdan ve mana olarak uzak kaldığımdandır.şaştığım ve anlamadığım yozlaşmanın parçası mıyım onu da bilemiyorum?bildiğim bu çocukluk sevdama gönül düşürdüğümde takımda yıldızlar yoktu.yakışıklı,zengin ve prezantabıl başkanlar,idareciler yoktu.kombineler,bilet dağıtanlar yoktu.trübün güzellemecileri yoktu.safiyane renk aşkı vardı.o sevdaya düşenlere "arabıcıların takımı" taraftarı deniyordu. ve biz bunu şeref nişanesi diye gururla taşıyorduk.takımda yıldız transferi yoktu-ilk şaşalı tranferi gördüğümde 21 yaşındaydım-
alikemal-ertuğrul sağlam transferi arasında(1981-1994) bu takımın taraftarları malatyaspordan bünyamin,boluspordan hüsamettin,recep,komando ismail,şenol,bergamaspordan zeki,vefaspordan saffet,maraştan 2.lig gol kralı şifo mehmet,yeni salihliden halim;yurtdışından yugo emekçileri şekerbegoviçler,arnavutoviçler,yurkoviçler,papricalar,madidalar,kovacevıcler,walshlar,wilsonlar,topa bir defa vurup kaçmış mcdonaldlar,nartallolar.çoğu da otuzunan sonra tekaütlü gelmiş adamları bağrına bastı.gerisi de altyapı mamülleriydi...
durmuş saat günde iki defa doğruyu gösterir misali tadı damağımızda kalmış les ferdinandı ayrı tutalım.
play statıon kuşağı değiliz.dünya liglerini internetten,sosyal medyadan hatmeden kuşak da olamadık.tek kanallı tv'den ercan tanerin avrupa ligi özetleri anlatımından devşirebildiklerimizle yetindik.
paramız yen iaçığa denk düşerse sabahın 7'sinde kartal-beşiktaş 123 nolu iett otobüsüne kendini atıp derbi maçı bilet kuyruğunda geçirdik .annemizin yarımekmeğe sarmaladığı domates peyniri katık edip akşama kadar bu azıkla idare eden mahalle çocuklarıydık.
ama o neslin ergenleri birçok başarıyı gördü.tek tek sıralamaya gerek yok.hemde piyasayı kasıp kavuran özalizm menşeili piyasa ekonomisin fitilinin ateşlendiği dönemde başardı.futbolun ve sadeliğin içinden gelmiş seba ve polütbüro üyesi kıvamında yöneticilerle....
ihtişamı ve görkemi ancak siyah-beyazı kadar parlayan bir camianın çocuklarıydık.gücünü basitliğinden alan tevazükar, iktifa etmesini bilen tevekkül eden nacizaneler ordusu.
güzel kardeşim sen bu düzeni biliyorsun ama bu düzeni yıkanlar çağına yetişemedin....
öyle büyük manifestoya gerek yok.Biraz Beşiktaş camia ve futbol geleneğine yüz sürmekle başlayabilir herşey....