Daha önce paylaşıldımı bilmiyorum, ancak kesin okuyan vardır bu hikayeyi aramızda. İlk okuduğumda hüngür hüngür ağlamıştım. Okumanızı tavsiye ederim.
NEDEN BEŞİKTAŞLIYIM? Ali Lidar anlatıyor..
Beşiktaş’lı oluşumun hikayesi bir tür çaresizlik ve yokluk hikayesidir. Beş altı yaşlarındayım. Yıldıztepe Mahallesinde oturuyoruz. Evimizin tam karşısında geniş bir arsa var. Mahallenin çocuklarıyla beraber sabahtan akşama kadar it gibi top koşturuyoruz. Takım falan tutmuyorum henüz ama kırmızıyı çok sevdiğimden Galatasaray’a yakın gibiyim..
Kahvaltı sonrası kendimi arsaya attığım her zamanki günlerden bir gün. Bir kaç arkadaş bekliyor zaten. Birlikte minyatür kale maç yapmaya başlıyoruz. Bir süre sonra yanımıza geliyorlar sırıta sırıta. Şimdi isimlerini bile anımsamadığım iki kardeş. Sırtlarında pırıl pırıl Galatasaray formaları. Babaları almancı, izne gelirken almış hediye diye. Nasıl da güzeller. O güne kadar ne benim ne de diğer çocukların forması olmamıştı hiç. Geberiyoruz kıskançlıktan. Resmen geberiyoruz. Devam ediyoruz bir süre sonra maça ama kimsenin oyunla alakası kalmamış. Herkesin aklı formalarda. Bırakıyoruz maçı. Ben fazla dayanamayıp koşarak eve gidiyorum. Babam işte. Annem evde. Soluk soluğayım. Annee diyorum, anne n’olur bana forma alalım. Gülüyor annem önce. Israrımı görünce de bağırmaya başlıyor. Para nerde diyor, kardeşinin götüne bez alamıyoruz sen forma derdindesin. Sahi ya lan. Bizim paramız yok ki. Zaten ben bildim bileli hiç olmadı ki paramız. Neyse.. Çekiliyorum bir köşeye burnumu çeke çeke ağlıyorum. Annem kapı aralığından bana bakıyor. İyice abartıyorum ağlamayı. Annem yan odaya geçiyor. Takır tukur sesler. Hiç dışarı çıkasım yok. Ağlamayı da kestim. Mal mal oturuyorum. Annem sesleniyor. İsteksizce yanına gidiyorum. Bir şey uzatıyor bana. Eski siyah tişörtümün üzerine beyaz atlet parçaları dikip forma yapmış. Arkasına da 7 rakamı dikmiş. Anne diyorum bu Beşiktaş forması. Ben Galatasaray istiyorum. Olsun oğlum diyor bu daha güzel. Hem bak 7 numara bu Feyyaz’ın forması. Forma bir şeye benzemiyor aslında. Alelacele çocuk avutmak için yapılmış uyduruk bir şey. Ama annem o kadar güzel gülüyor ki. O dakika karar veriyorum. Ben artık Beşiktaş’lıyım..
Velhasıl neden Beşiktaş sorusunu duyduğumda sallama cevaplar verirdim bugüne kadar. İlk kez itiraf ediyorum. Beşiktaş’lıyım çünkü paramız yoktu. Beşiktaş’lıyım çünkü kırmızı tişörtüm yoktu. Beşiktaş’lıyım çünkü o gün annem bana çok güzel gülüyordu..
çok güzel bir hikaye ve emin olun her Beşiktaşlının böyle hikayesi vardır.
ben şimdi tam hatırlamıyorum ama 3 yaşlarında falandım herhalde sakızlarda içinden futbolcuların
resimleri çıkardı. Beşiktaş oyuncularının resimlerini hep atarlardı bende bakkalın çevresinde toplardım

Bakkal amca farketti bunu ondan sonra benim yerime toplayıp bana vermeye başladı. sonra bir kaç arkadaşımı daha Beşiktaşlı yaptım.
orta okula kadar Beşiktaşı kimsenin tutmadığını sanırdım Ben ayrıcalıklıydım kimsenin tutmadığını tutuyordum sonra
orta okulda öğrendim çok fazla Beşiktaş taraftarı olduğunu renklilerin ikisinin toplamından fazlaydık. orta okula kadar yanlızdım ondan sonra hep çevremdeki Beşiktaşlıların sayısı renklilerden fazla oldu şu anda bile maç günleri ofise giderken formamı giyerim böylece ofisin civarındaki esnafların hep Beşiktaşlı olduğunu öğrenmiş oldum

Ben kimse tarafından Beşiktaşlı yapılmadım doğuştan olanlardanım

bu arada renkliler derken gs nin esamesi okunmazdı tek tük olurdu fenerlilerin dizinin dibinden ayrılmazlardı işte takım kurduklarında onlarıda oynatsınlar diye o zamanlar yokluk yıllarıydı zenginler fenerliydi onların topları olurdu.
Beşiktaşlı varmıydı bilmem ama mesela beni çok uğraştılar fenerli yapmak için beceremediler o nedenle hiç bir zaman onlarla top oynayamadım dışladılar beni

bende kendi grubumu kurmuştum

lambalı radyodan maçları dinlerdik zaten radyo ısınana kadar maçın yarısı geçerdi onuda gizli gizli dinlerdik yoksa radyoya nasıl dokunuyorsun dedemde vardı bir tek radyo sadece haber saatinde açılırdı o zaman maçlar gündüz oynanırdı o işe ben radyonun başına

tabi fazla uzun sürmedi bir gün merakıma yenildim ve radyonun içini açtım ve lambalardan birini kırdım kurcalarken sonra panikle kapattım yerine koydum topukladım
tabi kıyamet koptu

ben asla üstlenmedim

sonra tamir ettirdi ve radyo yukarıda duvara yer yapıldı oraya kondu benim radyo maceramda bitmiş oldu.
sonra almanyadan tanıdığımız bir transistörlü radyo getirdi ömrü bir hafta on gün sürmüştür. çünkü öyle kocaman ampülleri o kadar ufak radyonun içine nasıl soktuklarını merak etmiştim

tamirde ettiremedik o zaman kim tamir edecek transistörlü radyoyu

sonra siyah beyaz tv ler peşinden renkli tv ler ve yenilmez Beşiktaş armadası MAF kadrosu bu arada unutamam ilk sakızdan çıkan resim Sabri Dino olmuştu.
Sanlı kaptan Vedat Okyar Zekeriya alp Yusuf Tunaoğlu o zaman birinci kalecimiz adaşım Necmi Mutluydu diğer oyuncuları hatırlamıyorum bunlarda milli takımda falan ön planda olanlardı çok küçüktüm evde milli maçlarda açılırdı radyo sabri vardı kalede kurtardıkça beni bir gurur kaplardı.
sonra ilk okula başladım ve inönü stadıyla tanıştım 23 nisandı ve kutlamalar inönüde yapılıyordu okulca katılmıştım
öğretmenimiz söylemişti Beşiktaş maçlarını burda yapıyor diye yanlış hatırlamıyorsam o gün mabetimizle tanışmamı hiç unutamam
sırtımda beyaz subay ünüforması vardı eve döndüğümde tartan pist yüzünden rengi kırmızı olmuştu.

o kadar sıcak bir hava vardıki yapış yapıştım hatta düşünmüştüm bu kadar sıcakta nasıl top oynuyorlar burda diye ben yürüyemiyordum bile