Yahu hoca da hala ince ince laflar etmeye calisiyor. Tamam, anladik, biz bu sene baslamadan soyledik. Besiktas'i sampiyon yapmamak icin kiclarini yirtacaklar. Medya, MHK, TFF ve rakipler hepsi el ele bizi engellemek icin yirtinacak diye soyledik inanmadiniz. Beklenen bu. Ne yapmamiz gerektigini de soyledik. En iyi oyunumuzu oynamaliyiz, artik haksizliklari oyle asikar olmali ki en fanatik BJK dusmani bile pes demeli. Duruma gore sene sonunda Avrupa super ligi olayi arastirilmali, bazi Avrupa kulupleri liglerinden cikip ayri ligde oynamak istiyorlar Avrupa Super Ligi adiyla. Bunlari da arastirmaliyiz. Ha o ligde sampiyon olur muyuz, olamayiz ama en azindan guzel futbol izleriz, dogru duzgun rakiplerle dogru duzgun hakemlerle oynariz Sampiyonlar Ligindeki gibi. Biz Besiktas'i sampiyon olsun diye tutmuyoruz, daha onemlisi sahsim adina Besiktas Turkiye Ligi'nde diye de bu ligi izlemiyorum. Tersine lige bakiyorsam Besiktas icin. Bunlar sene sonunun konulari, su anda yapilmasi gereken takimin her mac elinden geleni yapmasi. Haksizlik mi yapacaklar, hakemler mi dograyacak, yapsinlar ellerinden geleni herkes her seyi goruyor. Sen en iyi oyununu oyna, oyununla goster yapilan haksizliklari FB maci gibi, pes ederek degil.
takımı kötü oyunundan başakşehir maçının ikinci yarısındaki taraftar mı döndürecek? biraz garip işliyor bu mevzu: başkanın görevi düzgün transfer yapmak, teknik direktörün görevi takım oluşturmak, futbolcunun görevi formda olmak, taraftarın görevi maddi/manevi destek; herkes bir şekilde verdiğinin karşılığını istiyor.
örneğin senin şampiyonluk beklentin ikinci planda, ama hepimiz için aynı şey geçerli değil. kimimiz kulübe transfer yaptırmayı, kimimiz kadrodan oyuncu çıkarmayı, kimimiz teknik direktöre taktik vermeyi de kendi görevleri içinde addediyor ve tek kaygıları şampiyon olamamak.
başkan, teknik direktör ya da oyuncu görevinde bir hata yaparsa taraftar da bu hataya ortak olmaktan çekinmiyor. yazılanları okursan tüm kadronun satılık olduğunu görürsün, kiralık oyuncular dahil. kötü gidişata illa dibe vurarak mı dur demek lazım? örneğin herkes senin gibi düşünse bir süreliğine: başkan hata yaptı, teknik direktör hata yapıyor, oyuncularda hata var; buna rağmen ben tam destek versem sonucu ne olur, dese mesela. her şey yanlış gidiyorken taraftar sadece desteğini artırarak yolu gösterse.
barcelona gibi oynayan takımı herkes destekler, bedavaya gomez getiren başkan nerede olursa olsun takdir görür, iki şampiyonluk yaşayan teknik direktörü her taraftar tribüne çağırır, maç başına en az 1 gol bulan futbolcunun posterini herkes asar. bunlar yokken bizi takıma desteğe zorlayan şeyin adı beşiktaşlılık; eğer desteği kestiğimiz, ıslıklamaya başladığımız nokta bunların eksikliğinden kaynaklanıyorsa problemi tekniğe, taktiğe bağlamanın anlamı yok; çünkü bugün olmazsa yarın zaten o protestoyu yapacağız.
şu anda gidişatı değiştirebilecek tek güç beşiktaş taraftarı, takım en dipteyken tüm gücümüzle bağırmazsak ve bu takım homurtular arasında kendini toparlarsa sakın kimse "taraftar takımı yola getirdi" sanmasın, ayarı kaçmış homurtular ancak hataları derinleştirir. sonra "kaleyi tolga'dan aldık fabri'ye verdik" deriz, ama kimse boyko'ya ödenen bonservisten, günay'ın galatasaray maçında yediği golden falan bahsetmez.
düşmemizi bekleyen bu kadar düşman varken, takım ve camia içinden sahte düşmanlar türetmek bize katkı sağlamayacak. herkes çok akıllı, herkes bu işten anlıyor, görüyorum; ama bazen gerçekleri inkâr edip devreye 3-0 geride giren, üstelik kötü oynayan takımı tribüne çağırmak gerekir; çünkü beşiktaşlılık orada başlıyor.