şampiyonlar ligi'nde üst tura kalmak kadar iz bırakmak da önemli bana göre, bunu sadece son maçta uğradığımız hezimetle değil, inatçı oyun yapımızla da oluşturduk. dinamo maçındaki hakem müdehalesi avrupa kamuoyunda beşiktaş'a duyulan sempatiyi mutlaka artıracaktır. takım gelecek seneler için ışık verdi, eğer önümüzdeki avrupa ligi serüveninde şans biraz yanımızda olursa ve bu sempatiyi de kullanırsak kötü saydığımız kadronun dahi finallerden birkaçını oynayabileceğini düşünüyorum. avrupa ligi'ni önemsemeyen arkadaşların, en azından futbolcuların avrupa tecrübesi kazanması, üç kulvar temposuna alışmasının önemini göz ardı etmeyip tekrar bir değerlendirme yapmaları gerek. nihayetinde önemli olan şampiyonluk, o kısımda haklılar; yalnız hocanın da avrupa'da bulunmaya ihtiyacı var.
dinamo kiev maçı öncelikle takımın içini tam olarak dolduramadığı "yenilmez" kavramından kurtulmamızı sağladı. camia geriye düşmekten yorulmuştu ve artık bu meydan okumalara bir son verilmesinin zamanı gelmişti. daha gerçekçi bir konuma, hakemin saçmalamasıyla ulaşmamıza rağmen mutluyum. tabii bir tur sonra burnumuz sürtülse daha iyi olurdu.
devre arası transferinde şampiyonlar ligi'nde olmanın bize müspet katkısı olacağını düşünenler haksız sayılmazlar, fakat bu doğal olarak iyi bir kurayı da gerekli kılıyordu. hiçbir futbolcu iki barcelona maçı için imza atmaz mesela, onun yerine avrupa ligi'nde 3-4 maç ve şampiyonluk potansiyeli devre arası transferimize olumlu katkı sağlayacaktır.
ayrıca şampiyonlar ligi'ne devam etmeyecek olmamız, takımdaki geleceği konusunda ikilemde kaldığımız bazı oyuncuların satışını kolaylaştırabilir. bu satışlar kazanamadığımız tur parasını karşılayıp daha uygun takviyelere de kaynak sağlar. tur atlamamız nedeniyle oyuncu satışları ertelenseydi, gelen parayı yalnız oyuncu ücretlerine yansıtabileceğimizden, maaş dengesinde bozulma ihtimali meydana geliyordu (bu denge gomez ile bozulmuyor, ama aboubakar ile bozuluyor görüldüğü gibi).
galiba şenol güneş dışında herkeste; yönetimde, takımda ve taraftarda "ben oldum!" düşüncesi var. beşiktaş sevgimizi kibirle yoğurduğumuzda ortaya çirkinlikten başka şey çıkmıyor. biz daha olmadık, bu takımın karakteri başarısızlıklarla ve keşkelerle şekillenecek. yönetim, şenol güneş, futbolcular, taraftar hatalar yapacak, geçen sene olduğu gibi, bu seneki gibi... ta ki hatanın ne olduğunu anlayıp nasıl düzeltileceğini akıl edene kadar. rakipleri küçümseyerek, "artık gerçek beşiktaş'ı görecekler!" diye naralar atarak güçlü olunmuyor. geçen sene son maçta berabere kalsak geleceğimiz yere, bu sefer fark yiyerek geldik. bir şeyler kaybediyoruz, ama başka şeyler kazanıyoruz. kazanımlar küçümsenmemeli.
çok iyi değiliz, ama berbat da değiliz. takımın karakteri var, ama ergenlik çağında gibiyiz. geçen senenin zeki, çalışkan, iyi niyetli çocuğuyduk; akranlarımız arasında parmakla gösteriliyorduk. bu sene, büyükler liginde, uçarı yeni yetmeye döndük. burada özellikle yönetimin hatasını unutmayarak, tüm yanlışları masaya yatırıp eşit olarak paylaşmamız gerek. unutmadıklarımızı da gelecek senenin, hatta devre arasının takım planlamasında hatırlatmalıyız. o zamana kadar "kızılcık şerbeti içtim." demeye devam.
kazanırken susup kaybedince eleştiri yapan arkadaşlara da düşman gözüyle bakmayalım, söyledikleri arasında çok yerinde tespitler var, hatalarımızdan döneceksek her türlü bakış açısına saygımız olacak.
eşek hakem.