destanlar anlatmışsınız.hatta üniversitede dört yıl bunu ders olarak gördüğünü söyleyen var.
bir tane delil yok bir tane bulunmuş ara geçiş formunun fosili yok.
ara geçiş formaları olmadan pat diye insana mı dönüştük.
milyonlarca yıl önce yaşamış dinazorların fosilleri bulunurken evrimleşme sırasında değişim geçiren canlıların fosilleri niye yok.
birkaç kafatası buldular işte ara geçiş formu dediler aylar sonra başka bir canlının olduğu söylendi ve yalanlandı.
resimlerle canlandırmalarla insanları etkiliyorlar nasıl izlediğimiz filmler bizi etkiliyorsa.
görsel olarak insanın bazı şeyler daha çok aklında kalır.
insanları evrime inandırmak için görsel medyayı çok kullanıyorlar.
tek bir canlı olsa dünyada savunduğunuz şeyi anlarımda milyonlarca canlı var ver en küçük canlı dahi tasarım harikası.
peki bu kadar canlının besin zincirini kim belirledi.
bir hayvanın sayısı azalsa 10 larca hayvanın nesli kayboluyorken evrim sürecinde hiç hatasız bu işleyiş nasıl oldu.
tesadüfün böylesi de olmaz.
tesadüfler mi tasarlayan mı mantığınıza yatkın.
tasarım diyorum bak bir tasarlayan yapan olmadan olmaz.
siz ise evrim sürecinde tesadüfen milyonlarca muhteşem tasarımla olmuş canlının doğal seleksiyonla bu hale geldiğini anlatan bişeye inanıyorsunuz.
stadımızın tesadüfen buraya 3 yılda dikildiğini söylemekle aynı şey.tasarlayan olacak yöneten olacak çalışan olacak kontrol eden olacak.bir stat inşaatında bile bu kadar proses varken milyonlarca türün tesadüfen en mükemmel biçimde hiç hata olmadan evrim sürecini tamamlayıp bu hale gelmesi başıboşlukla açıklanır mı.
hiç dinle felan cevap vermeye gerek duymuyorum çok cevap varda.
insanın aklıyla düşünmesiyle sorduğu sorulara cevap veremediğini bu teorinin anlar.
azcık sorgulayan azcık düşünen bu teorinin çaresizlikten ortaya atıldığını anlar.
belgeselde izledim evrim teorisini savunuyor bilim adamları ama çoğu şeye cevap veremiyoruz sıkıntımız bu diyorlar.
bu teoriyi savunmak zorundayız yoksa dinlerin söylediği tanrıyı kabul etmek zorunda kalırız diye itiraf ediyorlar...
Yine işkembe-i kübradan sallamışsın. Buyur o zaman
http://www.ntv.com.tr/turkiye/yurumeyi-370-milyon-yillik-baliktan-ogrendik,601g6Pfi706NOtnbk8X83whttps://en.wikipedia.org/wiki/List_of_transitional_fossilshttp://blogs.discovermagazine.com/loom/2008/07/09/dawn-of-the-picasso-fish/#.Vmk8WLiyNBcBurada da daha detaylı bir açıklama paylaşayım. Yine gelip aynı şeyleri söyleyip duracaksınız ama yinede yazmakta anlatmakta fayda var.
doğrudur, yaşayan bütün canlılar birer ara formdur. biyoloji, zooloji gibi alanlarla uğraşan bir bilim insanı ara form dendiğinde bunu düşünecek ve doğrulayacaktır. ancak yaratılış miti savunucusu kesimin çarpıtarak bu terimi kullanmasından anlaşılması gereken şey; örneğin ilksel balıkların denizyıldızı türevi canlılardan evrildiğine (ki bu böyle değildir, denizyıldızlarının ataları ile, ilksel balıkların atalarının atalarının ataları ortaktır, doğrudan birbirlerinden evrilmemişlerdir, zaten denizyıldızı isimli varlık elf benzeri, fiziksel hasara maruz kalmadığı sürece kolay kolay ölmeyen, hatta ölümsüz olduğu tahmin edilen bir canlı türüdür, türleşme dışında evrimine devam etmesini beklemek saflık olur) karşıt olarak "neden yarı balık-yarı denizyıldızı fosil (bkz:
http://www.harunyahya.org/…ani/sakin/res/balik1.jpg) bulunamıyor, işte böyle bir ara form bulamayacaksınız, canlılar değişmemiş, olduğu gibi yaratılmıştır ve evrim yalandır" şeklindeki hastalıklı savdır.
bu savın neden hastalıklı ve çarpıtılmış olduğunu biraz açıklamaya çalışalım:
- öncelikle, milyonlarca yıldır tektonik sebeplerden dolayı sürekli hareket eden karaların büyük bir kısmının hareketler dolayısıyla magmaya gömülerek erimesi bir tarafa, yaşamış her canlının fosil bıraktığı yanılgısı hastalığın tetikleyicilerinden biridir. bir fosilin oluşabilmesi için gereken koşullar sık rastlanan koşullar değildir; örneğin okyanusların dipleri veya nem oranı yüksek toprak-bataklık gibi oksijen fakiri alanlar fosilleşme için uygundur, tabii ki bu bahsedilen alanların üzerinden milyonlarca yıl geçtikten sonra kayaç haline gelmesi gerekir. adı üstünde fosil, bir anda ve her yerde oluşabilecek bir şey değildir.
- canlıların evrilmesindeki mutasyon faktörünün çok kısa zamanda büyük değişikliklere yol açtığı sanrısı da (örneğin darwin'in de son derece karşı çıktığı "sıçramacı"* evrim anlayışı bu hataya düşmüştür) genel evrim karşıtı obsesyonlardandır. buradaki ara form mantığına göre "bir denizyıldızı, ortalama 4-5 mutasyonda (hatta 4-5 nesilde ve hatta birkaç 10 yıl içerisinde) balığa dönüşmüştür. bu yüzden ara mutasyonlarda yarısı balık yarısı denizyıldızı olan ucube bir canlı yaşamış ve fosil bırakmış olmalıdır." bu mantığın kökünden hatalı olduğunu görmek zor değil, birikimli seçilim, doğal seçilim ve mutasyon mekanizmaları hakkında temel bilgi sahibi olan bir kişi bile bu sava gülecektir ki zaten esas sorun bilginin gücünü keşfedemeyip inanç zehrinde boğulmaktır. ayrıntılı bilgiyi evrim teorisi başlığında defalarca anlatılmış olarak bulabileceğiniz mutasyonların gerçekleşme ve birikimli seçilim ile sabitlenme aralıkları yüzbinyıllar ile ölçülmekle beraber, canlı genlerinde gerçekleşen mutasyonların "olumlu" özellik göstermesi de oldukça düşük bir yüzde oranına sahiptir. ayrıca doğal seçilim mekanizmasının bir sabit kabul edildiği evrim teorisinde bir tarafı ilkel deniz yıldızı bir tarafı gelişmiş balık olan bir canlının bırakın fosil bırakmasını, nasıl yaşayacağı (ne yiyip ne içeceği, nasıl hareket edeceği ve en önemlisi nasıl üreyeceği) bile muammadır, bu kurgusal yaratığın "varolması" bile imkansıza yakındır. yani "sav" diyerek adam yerine koyduğum bu "şey" tamamen uydurmadır.
parasından bile altı sıfır atmış bir millete milyonlarca yıllık aralıklardan bahsederek evrim anlatmak, deveyi f1 pilotu yapmaktan zor olabilir ancak, richard dawkins'in de dediği gibi, ortaya çıktığı zamanlardan beri insan türünün yaşam süresi birkaç on yıl ile sınırlıdır ve doğal olarak evrim zekamızı bu birkaç on yıl için düşünecek, karar mekanizmaları kullanacak ve algılayacak şekilde sınırlamıştır. dolayısıyla bırakın milyon veya milyar yıl gibi zamanları algılamayı, birkaç yüz yılı algılamakta bile zorluk çeken varlıklarız. ancak yaşamı, doğayı, canlıları ve evreni kavrayabilmek, onlarla aramızdaki bağların önemini kavrayabilmek için bu sınırları aşmamız - özellikle ahlaki açıdan - zorunludur ve bunu ancak bilim ile başarabiliriz.
ara form ile ilgili son bir şey söylemek gerekirse, kısıtlı fosil kaynağına rağmen tabiat ana, kendini çok üstün gören çocuklarına karşı cevapları da bünyesinde bulunduruyor gibi. ne idüğü belirsiz yarı denizyıldızı-yarı balık ucubelerinin imkansızlığını yukarıda açıkladım, ancak bahsedilen hastalıklı ara form görüşüne bile uyabilecek, özellikle canlıların sudan karaya çıkış sürecini gözler önüne seren panderichthys, tiktaalik roseae, acanthostega, lchthyostega gibi "birkaç onbinyıl yaşamış" canlıların fosilleri bir bir ortaya çıkmakta ve parıltılarıyla karanlık gözleri kör etmektedir.