Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…-Hakan Kirezci
×
Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…-Hakan Kirezci

Beşiktaş Forum|Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…-Hakan Kirezci Halkın Takımından alıntıdır... (Emeğe Sayğı) Endüstriyel Futbol Üzerine dokundurtmalar... Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…-Hakan Kirezci  [Okunma sayısı 8923 defa] Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…-Hakan Kirezci

Çevrimdışı CharlieChaplin

  • Kartal
  • *
  • 20 Temmuz 2014, 08:46:05
  • Yaş: 44
  • Mesaj: 330
  • İstanbul'un Kalbi BEŞİKTAŞ
  • Ben Senin Ağustos'a Yetişebilme İhtimalini Sevdim.
Halkın Takımından alıntıdır... (Emeğe Sayğı)
Endüstriyel Futbol Üzerine dokundurtmalar...


Olmasa taraftar, sattıkların olmasa…

Geçen yazı nalına nalına gitmişiz, şimdi de mıhına vuralım biraz.

Endüstriyel futbolun patronlarına çakıp dururken onların neden futbola bunca tebelleş olduklarını da gözden kaçırmamak lazım. Tüketimin gücünden beslenen her türlü sermaye iyi kötü bir pazara ihtiyaç duyar; eşyanın doğası…

Futbol taraftarının nicelik olarak işgal ettiği hacmin devasa boyutları, devasa endüstri sermayesinin iştahını da haliyle kabartıyor. Milyarlarcayız arkadaş, az rakam değil. Her ne kadar büyük sermayenin literatüründe pay kapılacak pasta olarak tarif edilsek de işin aslı herkesin parmağını daldırabileceği koca bir bal kavanozuyuz. Bu parmak metaforunu ikidir kullanıyorum ama mevcut konumumuzu daha iyi tarif eden başka organ yok.

Futbol dediğin bir garip oyun. Asgari rekabet için iki kişi ve tepilecek herhangi bir materyal yeterli. Gazoz kapağından tut, minik bir taş parçasına; buruşturulmuş bir kağıttan, topun herhangi bir türüne kadar her şey olur. Modern! Futbolda ise olmazsa olmazlar şunlar: Bir saha, nizami bir top, kramponlar, formalar ve belirli sayıda oyuncu topluluğu ile hakemler… Bunlara teknik direktör, antrenör, masör, malzemeci, yönetici gibi ikinci kademe unsurları da ekleyince her şey tamam oluyor; çıkıp oynasınlar işte…

Dikkat ederseniz taraftarı saymadım. Saymadım çünkü futbol oynamak için hiç mi hiç ihtiyaç duyulmayan unsur taraftardır ama ironi şurada ki taraftar olmayınca da futbolun oyun olmaktan çıkıp dev bir ekonomi haline gelmesi mümkün değil. Rekabet diye sunulanı ateşleyecek, sırtlanıp hayatın her alanına taşıyacak olan hamal, işte adına taraftar denilen o büyük kitlelerdir. Futbolun var olması için taraftara kadar saydıklarımızın hepsi bu işten bir şeyler alırken veren ise yine sadece taraftar. O zaman tüm tezgâhlar işte bu kapalı Pazar üzerine kurulmuş. Önce rekabet alanları genişletilerek bir güzel gazına basılmış ve çiçek gibi açılan bu pazara yalın kılıç dalınmış. Mübalâğa cenk olunmuş ve yenenler yenilenlerin rengârenk formalarında silmişler kılıçlarının kanını… Şimdi adına taraftar denilen bizler kanunlar marifetiyle el konulan armamızın, adımızın ve renklerimizin üzerine yapıştırıldığı ne kadar ıvır zıvır varsa saldırır olmuşuz. Karşılığında ise tek bir şeye koşullamışlar bizi: Kazanmak!..

Her türlü manipülasyona açık, bu içi boşaltılmış kavram uğruna, damarlarımızın açgözlü sermaye gruplarına bağlanmasına aldırış edemez hale gelmişiz. “Milyon kere milyon kulübüne, daha bir milyon kendisine, maç başına bin kere on bin, attığı her takla başına yüz kere bin…”. Bir top tepicinin kontratında rakam olarak gördüklerimizin kendi özsuyumuz olduğunu bile fark etmeden, sırf ucuz cilalanmış bir zafer duygusunu etrafa püskürtebilmemizin bedelini ödemekte en ufak bir tereddüt yaşamamışız. Elli kuruşluk otobüs zammı için ortalığı ayağa kaldırırken kendi gırtlaklarımızdan kestiklerimizin kürek kürek savrulmasına sessiz kalmışız. Rekabetin doğasındaki ateşi kadim değerleri harlamak için kullanmak yerine bir diğerimizi yakmak, yok etmek üzerine taşımışız. Bir tarafımıza çakılan o nalın mıhı olmuşuz kısacası.

Sözün özü dostlar, bu futbol denilen güzel oyunun milyarlarcamızı bir araya getirme potansiyelinden, o potansiyelin toplam gücünün yaratıcılığından, yarata yarata dev bir sömürgen yaratıp sofrasına uzanmayı seçmişiz. Yattığımız yerden ne görüyoruz onu bilemem ama yukarıdan bize bakanların ne gördüğü çok açık değil mi?

Hakan KİREZCİ

HALKINTAKIMI
Hayat dar alanda trajedi, geniş açıda komedidir...Charlie Chaplin


Etiketler: