Bilgi için teşekkür ederim.
Bu durumda taraftar istiyorsa, ve kulübe ceza gelmiyorsa neden olmasın?
Öncelikle belirteyim. İstanbul'da yaşamadığım için 2 yıl öncesinde çok az maça gidebiliyordum, çoğu da Ankara'da saatli kale arkasında ankaragücü, gençlerbirliği petrolofisi, şekerspor, artık allah ne verdiyse bu takımlara karşı Beşiktaş'ı izleyebiliyordum. Eş durumundan İstanbul'a gelmek nasip oldu, yalnızca Beşiktaş kısmı beni sevindirdi. Gelir gelmez kombine aldım, 2 yıldır İstanbul'daki maçları izlemeye çalışıyorum. Ama çocuk hastalanır, işten erken çıkamazsın, vs. sebeplerle çoğu maça gidemedim. Demem o ki, tüm maçlara gitme imkanı olan kişi ne kadar Beşiktaşlı ise, belki yıllarca Beşiktaş'ı hiçbir statta izleyemeyen çok insan da o kadar iyi Beşiktaşlı olabilir. Benimki ikametten, başkasının imkansızlığı maddi durumdan, bir sağlık sorunundan filan kaynaklanabilir. Kimse kimsenin Beşiktaşlılığını kombine, bilet, gittiği maç sayısı, aldığı lisanslı ürün üzerinden ölçemez. Ama şu var: İmkanı varken Beşiktaş'ın maçına bile isteye gitmeyen, hatta maça gitmeye niyetli insanları, hele de Beşiktaş'ın stat yatırımı yaptığı ve desteğe ihtiyaç duyduğu zamanlarda maça gitmekten caydırmaya çalışanlara zerre saygı duymuyor, iyi Beşiktaşlı olduklarına zerre inanmıyorum.
ikinci konu, Beşiktaş'a yıllarını vermiş olmak, Beşiktaş'tan birşeyler alma hakkı vermez kimseye. Taraftarlık vermekle oluyor. Sen stada gider bağırırsın, ben stada gider oğlumla birlikte bağırırım, bir başkası çocuğuyla gider senin kadar, benim kadar bağıramaz. Mesela ben Kayseri maçına oğlumla gitmeye niyetliyim, ama kapalıdan tek kombinem var. Onu eski açıkta kombinesi olan bir arkadaşla o maç için değiştireceğim, eski açıktan onun yanında oturan arkadaşın biletini de devralıp maçı oğlumla izleyeceğim. Ya da kapalıdan yanımda başka bilet bulabilirsem, ki zor ihtimal, orada izlerim. Diyelim ki kapalıdan izleme imkanımız oldu, çocuk da benim kadar bağıramıyor. Naapcaz arkadaşım? Sette oturanlar beni ve oğlumu oradan kovacak mı? Kapalıda sete 6-7 metre mesafede Bursa maçında baştan sona bağırdım. Hatta bağırmayanları da, ıslıklamayanları da desteğe katmak için "haydi haydi, yüklenin" diye de bağırdım. Ama dönüp de bağırmayan insanlara, "gidin başka tribünde izleyin" deme hakkını kendimde görmedim. Kimse de görmemeli. Zaten stadın % 50-60'ı bağırıyor, tezahürat da yapıyor. Kapalı üstte aileler dahil kimse oturmadı dün. Benim olduğum blokta yeri gaspedilene de rastlamadım, gayet rahatça gittim yerimi buldum. Yalnız, ne tuvalete ne büfeye gitmiş olmamdan mütevellit, döndüğümde yerime oturan olup olmayacağını tecrübe etmek mümkün olmadı.
Alen konusunda çok şey söyleyebilecek kadar Beşiktaş tribününü, geçmişini, semti filan tanımıyorum. Stat inşaatı süresince, passolig protestosu gerekçesiyle takımı yalnız bırakanlar arasında olduğunu düşündüğümden son zamanlarda çok sempati duyduğum biri değildi. Ancak, bir düğün havasında açmamız gereken stadımızda, bir ritüelin, herhangi bir tatsızlığa neden olmadan yerine gelmesi için ben de "Alen sahaya, üçlü çektir Kartal'a" diye bağırdım. Kulüp bundan bir ceza almıyorsa, ya da cüzi bir para cezası ile atlatabiliyorsak, tribünlerin amigosu olarak büyük kitlelerin bildiği bir insanın, tarihin, anıların hatrına o zemine inip üçlü çektirmesinde beni rahatsız eden hiçbir şey yok, hatta, Beşiktaşlı kimliğimde Çarşı algısının hiçbir payı olmamasına rağmen, bu ritüel beni mutlu etti, duygulandırdı.
İnsanlar gençken, herşeyi uçlarda yaşar. Beşiktaşlılar da herşeyi siyah ya da beyaz yaşamayı seviyor. Ama herşey böyle yaşanmaz. Yaş ilerledikçe ara renkleri, uzlaşmayı görmeye başlar insan. Burada kaç sayfadır yapılan ve iki zıt kutuplu görünen tartışma, büyüklerin telkiniyle uzlaşmaya dönüşmeli. Çarşı hepten kötüdür, ya da Çarşı dört dörtlüktür gibi bir anlayış olamaz. Önce her bireyin, her topluluğun hata yapabileceğini, hatadan dönmenin de insanlar için her zaman imkan dahilinde olduğunu kabul etmeliyiz. Bedava bilet alanlar, isterse sponsor bileti olsun, ve bu bileti satanlar olmadı mı? Oldu. Şimdi bunu onaylayan var mı aramızda? Yoksa, hatadan döndük demektir. Beste konusu...Top rakipteyken ıslıkla. Hakem aleyhine karar verince ıslıkla, yuhala. Takım atak yaparken kısa ve tempolu tezahüratlar yap. Al sana mis gibi tribün ve iç saha baskısı. Ama sahada işler kötü giderken, taraftar tedirginken, ki dünkü maçta eski açık ve yeni açık ikinci yarının başında bunu yaşadı gibi geldi bana, ısrarla bazı tezahüratları yapmak tribünü ayağa kaldırabilir ve dün "ölümüne, ölümüne, ölümüne karakartal" tezahüratı tüm stada "ne olursa olsun o golü atıp maçı kazanacağız" mesajı veriyordu, her saniye temposu arttı ve kapalı bunu gayet güzel başardı. "fenerbahçe köpeğine" tezahüratının melodisi arkalardan başlayınca, sette duranlar hemen, diğer versiyonu işaret etti ve o tezahürat küfürsüz versiyon üzerinden yapıldı ("beşiktaş'ım sen çok yaşa, canım feda olsun sana, ..."). Kendimizi Çarşı, Alen, ya da başka bir kampta hissetmemize gerek yok. Zaten hepimiz aynı kamptayız, Beşiktaş cephesindeyiz. Hepimizin ortak kimliği bu. Başka kimlik aramaya gerek yok. Çarşı ya da diğer tribün gruplarının, Beşiktaş'a zarar verecek, Beşiktaşlıları üzecek, tribünden uzaklaştıracak hareketlere (biletsiz maça girme, turnike kırma, insanları koltuğundan kaldırma, başka tribüne gidin diyerek aşağılamak) girmedikleri sürece başka Beşiktaşlılar gibi başımızın üstünde yeri var. Arkamda oturup koltuğumun sırt kısmına basan hıyarın Çarşılı olduğuna ilişkin bir bilgim yok, böyle bir kabulüm de yok.
Sahaya girme, sahaya yabancı madde atma, merdivenlerde durma, v.b. eylemleri yapanları kulüp tespit edip stada girmelerini engelleyecek, kaçarı yok. Dün istemediğimiz çok şey oldu, ama hayalini kurduğumuz daha çok şey oldu, buna emin olun. Üzücü şeyler var, tribünde organizasyon, rollerin dağılımı gibi konular birkaç maç sonra oturacaktır. Ben yeni stadın atmosferinden ve geleceğinden çok ümitliyim. Huzuru bozmak isteyenler ayıklanacak, takımı, başkalarına saygı duyarak desteklemek isteyenler kalıcı olacak. İsteyen bağıracak, ki emin olun, hakikaten burası Beşiktaş, bağırmıyor diye küçümsediğiniz insanlar da yeri gelince ciğerleri patlayana kadar bağırıyor, daha da bağıracak. 3-1'den sonra Bursa top yaparken çıkardığımız ıslık ve uğultuyu hayatımda duymadım. Kulaklarımın adam gibi duyması 5 dakika sürdü.
Velhasılı kelam, Beşiktaş için aydınlık günler yakın, birbirimizi üzmek yerine, meşaleleri yakın