Şeref Bey (Futbol Şube Kurucusu-İlk Teknik Direktör-İlk Kaptan)
×
Şeref Bey (Futbol Şube Kurucusu-İlk Teknik Direktör-İlk Kaptan)

Beşiktaş Forum|Şeref Bey (Futbol Şube Kurucusu-İlk Teknik Direktör-İlk Kaptan) Şeref Bey bilinen bir diğer ismiyle Ahmed Şerafettin Bey (1894 - 1933) 1894 yılında Beşiktaş Valdeçeşme’nin Dibek sokağında ve 14

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şeref Bey (Futbol Şube Kurucusu-İlk Teknik Direktör-İlk Kaptan)  [Okunma sayısı 18479 defa] Şeref Bey (Futbol Şube Kurucusu-İlk Teknik Direktör-İlk Kaptan)

Çevrimdışı Çağrı

  • Kara Kartal
  • *
  • 26 Temmuz 2014, 12:13:39
  • Yaş: 35
  • Mesaj: 29976
  • Beşiktaş / Bodrum
  • 2015/16 (✔) - 2016/17 Sezonları Şampiyonu Beşiktaş
Şeref Bey bilinen bir diğer ismiyle Ahmed Şerafettin Bey (1894 - 1933)



1894 yılında Beşiktaş Valdeçeşme’nin Dibek sokağında ve 14 numaralı evde dünyaya geldi. Elazığlı Hacı Yusufzadelerden Mehmet Bey’in oğludur. 7 yaşında Bedia İrgan Mektebi’ni, 10 yaşında Beşiktaş Mülkiye Rüştüyesi’ni, 13 yaşında da Mercan İdadisi’ni bitirerek iyi dereceler ile diploma aldı. İki yıl Fransız Mektebi’ne devam ettikten sonra, Darülfünun edebiyat bölümüne müracat etti. Yaşı küçük olduğu için reddedilmek üzereyken, Maarif Vekili’nin müdahalesi sonucunda okula kaydı yapılabildi. 20 yaşında buradan mezun oldu. Mezuniyet gününde başarılarından dolayı hocaları Hüseyin Cahit Yalçın ve Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından merasimle arkadaşlarına “örnek talebe” olarak takdim edilen Şeref Bey, bilahere Eyüp ilçesindeki Meşriki Füyuzat ve Reşadiye mekteplerine “hoca” aynı zamanda müdür muavini tayin edildi.

Şeref Bey, 1910 yılının Ağustosunda Valdeçeşme Spor Kulübü’nü kurarak, sporcu arkadaşlarını bir çatı altında topladı. Kıvrak zekası, futbol bilgisi ve uzun boyu ile kendisi de tipik bir santrfordu. Takım arkadaşları arasında “ileride Beşiktaş ilk 11’inde yer alacak olan” Şair Kazım, Asım, Doktor Mehmet, Askeri Hakem Hakkı, Alaeddin ve Selahattin gibi çok yetenekli oyuncular Valdeçeşme’nin iskeletini oluşturuyorlardı.

En önemli rakipleri ve komşuları “Basiret Kulübü” de güç açısından onlardan aşağı değildi. Bir adı da “Bay Münir’in takımı” olan bu ekipte de Nuri, Rüştü Erkuş kardeşler, Küçük ve Büyük Hakkı, Ziya, Hafız Mustafa ve Refik Osman Top gibi gençler futbolları ile göz dolduruyorlardı. Sonuçta Şeref Bey’in gayretleri ile bu iki kulüp birleştiler ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne iltihak ederek, Kara-Kartal yuvasının futboldaki temelini oluşturdular.



1904 yılında James Lafontaine isimli İngiliz futbolcusu “İstanbul Futbol Ligi” namı ile anılan bir lig kurmuştu. Bir adı da "Pazar Ligi" olan bu organizasyona zamanla Galatasaray, Fenerbahçe ve Altınordu takımları da katıldılar. Çoğunlukla İngiliz, Rum ve Ermeni azınlık takımlarının yer aldığı bu ligde, zaman zaman bir takım anlaşmazlıklar oldu ve Fenerbahçe bu gruptan koparak, İstanbul Ligi Şampiyonluğunu kurdu. Bir zaman sonra Cuma günleri oynanmaya başlandığı için turnuvanın adı “Pazar Ligi”nden “Cuma Ligi”ne çevrilmişti. Beşiktaş genel kaptanı Şeref Bey, en az 8-9 defa müracat ettiği halde, siyah-beyazlı takımı bu grup içine sokamamıştı. Herhalde diğer branşlardaki ihtişamından olsa gerek, organizasyon ilgilileri Beşiktaş’ı futbolda da başlarına bela etmek istemiyorlardı.

Şeref Bey Kendi Ligini Kuruyor

Şeref Bey 1919 yılında Vefa, Darüşşafaka ve Türkgücü gibi bir kısım İstanbul kulüplerini bir araya getirerek “İstanbul Türk İdman Birliği Ligi” adı altında yeni bir lig kurmuştu. 1919-20 ve 1920-21 karşılaşmaları sonucunda Beşiktaş bu ligde üst üste iki kez şampiyon oldu. 1920 yılında Altınordu’nun kurucusu Aydın oğlu Raşit Bey ile birlikte hareket ederek “Pazar Ligi”ni yeniden hayata geçirdi. Bu defa da bu organizasyonda Beşiktaş ile Aydın oğlu Raşit’in yeni takımı İttihatspor’a karşı Pera, Macabi, Enosis (AEK), Stella, Stogles ve Ermeni İttihat gibi azınlık takımları adeta karşı bir grup oluşturuyorlardı. “Pazar Ligi”nin 1920-21 karşılaşmaları sonucunda İttihatspor birinci, Beşiktaş da ikinci olmuşlar, 1921-22 sezonu maçları sonucunda ise şampiyonluğu Beşiktaş kazanmıştı.

1923 yılında Cumhuriyet ilan edilince Pazar Ligi, Cuma Ligi ve Türk İdman Birliği Ligi gibi özel şampiyonalar nihayet tarihe karışmışlar başta Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe olmak üzere tüm İstanbul kulüpleri, Türk Futbol Federasyonu’nun idaresindeki resmi İstanbul Ligi’nde aynı çatı altında toplanmışlardı.

Beşiktaş’ı bir ara bu ligden de ekarte etmek istemişlerdi. Başta Şeref Bey olmak üzere Beşiktaş yönetimi direnince ve Genelkurmay Başkanlığı olaya ağırlığını koyunca plan suya düşmüştür. Sonuçta, ezeli rakiplerinin beğenmediği Beşiktaş, bu ilk resmi İstanbul Ligi’nde de “Şampiyon” olunca muarızlarına söyleyebilecekleri tek söz bile bırakmamıştır. O Türk hakem camiasının da yüzakıydı. 1928 yılında FIFA’nın direktifleri ile Prag’a giderek Prag-Peşte karmaları maçlarını yönetmişti. Uluslararası hakemliğinin yanı sıra ülkemizdeki ilk hakem hocalarından biridir. 1923 ile 1933 yılları arasında üç büyük kulübümüzün şampiyonluğa tesir edecek en önemli maçlarında ya da Avrupa takımları ile oynadıkları karşılaşmalarda, ısrarla maçı idare etmesi istenen ilk isim hep o oluyordu.

“Şeref Stadı” Uğruna Hastalığını İhmal Etmişti

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, “ilk resmi İstanbul Ligi” şampiyonu olan Beşiktaş’ın o yıllarda devamlı yararlanabileceği bir futbol sahası bile yoktu ne yazık ki... 1929 yılı Ağustosunda Taksim Stadı’nın Galatasaray’a ait bir hissesi 5000 TL karşılığında satın alınarak, 1933 yılına kadar bu ihtiyaç giderildi. Futbol şubesi sorumlusu Şeref Bey’in çabaları ile, bir dönem için halledilen bu handikap, yine bu ileri görüşlü spor adamının yaptığı planlı çalışmalar sonucunda nihayet toptan halledilmek üzereydi. 1930’lu yıllar ile birlikte iz sürmeye başlayan Şeref Bey, Beşiktaş’ın geleceğini teminat altına alacak yeni bir mülkün peşine düşmüştür. Evvelce yanmış ve büyük tahribat görmüş tarihi Çırağan Sarayı ile moloz yığınlarının dolu olduğu bahçesini Beşiktaş’a stad olarak tahsisi gerçekleştirmek üzereydi.

Mevsim kıştı. Ankara’da İstanbul, İzmir ve Ankara karmaları arasındaki maçları idare etmesi için federasyon tarafından görevlendirilmişti. Aksilik bu ya, birkaç günden beri, vücudunu saran bir illetin verdiği ağrılarla kıvranıyordu. Doktorlar, erken tedaviye girmesinin faydalarını önüne sermelerine rağmen o, stad işini garantiye almak düşüncesiyle, görevlendirildiği maçları idare etmeyi düşünüyordu. Öyle de yaptı zaten... Sonuçta, Ankara’nın kara kışında yönettiği maçlarda vücudunun daha da zayıf düşmesine neden oldu ve yatağa mahkum oldu ne yazık ki... Kulüp başkanı Fuat Balkan’ın da yapıcı teşübbüsleri ve o dönemin en önemli devlet adamlarından biri olan Beşiktaşlı Recep Peker’in delaleti ile tüm formaliteler tamamlanmıştı ama, Şeref Bey bu dünyada yoktu artık.



Beşiktaş “Şeref” Stadı

Evet... 1932 senesinde “Çırağan Sarayı bahçesinin” Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne “stad” olarak tahsisi nihayet gerçekleşmiş ve Maliye Bakanlığı bu tarihi mülkü 10 lira gibi sembolik bir aylıkla tam 99 yıllığına Beşiktaş’a kiralamıştı. Çırağan bahçesini molozlardan temizlemek, toprak zeminin drenajını yaptırıp futbol oynanacak duruma getirme görevini, Şeref Bey’in en yakın dostu Nuri Çapa üstlenmişti. Bu işleri yapmak için ilgili firma astronomik bir ücret isteyince çok öfkelenmiş ve fabrikasındaki işçileri devreye sokarak maliyeti asgariye düşürmüştü.

Zamanın şartlarına göre Beşiktaş futbol şubesi, toprak ama düzgün bir zeminde antrenman yapma olanağına kavuşmuştu. Stadın komple inşaatı, 1940’lı yılların başına kadar sürdü. Altı bin kişilik kapalı, dört bin kişilik açık tribün tam on bin kişilik seyirci kapasitesi stadın, giriş kapıları, soyunma odaları ve nizami yüzme havuzu da dahil olmak üzere toplam inşaatı 42 bin TL’ye malolmuştu. Stadın adı, muhalefet edenler olmasına rağmen Şeref Bey’in ismi ile anılacaktı artık. Kongre kararı ile tesise “Beşiktaş Şeref Stadı” adı verilmişti. Stadın resmi küşadı çok görkemli olmuştu. Ertesi günkü gazete ve dergiler, bir zamanlar “Beşiktaş Çöplüğü” diye isim taktıkları bu yer için bu defa “Balkanlar’ın en güzel stadı hizmete açıldı” başlığı altında haberi okuyucularına duyurmuşlardı.



Beşiktaş futbol tarihi içinde Şeref Stadı’nın önemi çok büyüktür. Kulübün asırlık tarihine damgasını vuran, “en muhteşem Hakkı’lı, Şeref’li ve Şükrü’lü kadrosu” bu stadın getirdiği imkanlarla yetişip güçlenmiş ve rakiplerinin korkulu rüyası olmuştur. Stad tam yedi yıl boyunca (1940-1947) sportif açıdan olduğu kadar, ekonomik açından da Beşiktaş’a büyük güç kazandırmış ve elverişli bir spor tesisin bir kulübün ayakta kalmasındaki önemini ortaya koymuştur. Şeref Stadı yedi yıl boyunca, İstanbul Ligi, Milli Küme, Kupa ve Şilt karşılaşmalarına sahne olmuştur, 1948’de İnönü Stadı’nın devreye girmesiyle etkinliğini yitirmiştir.

Beşiktaş Futbolu ve Şeref Bey

Akaretler’in en önemli semti olan Valideçeşme o dönemde bünyesinde topladığı ünlü ve köklü aileleri ile olduğu kadar, artık adını taşıyan futbol takımıyla da anılmaya başlanmıştır. Takımın santrforu, kaptanı ve idarecisi Şeref Bey, arkadaşlarını etrafına toplamış, tarihi kararını şu sözcüklerle ifade etmiştir:
 
“Değerli arkadaşlarım, belki duymuşsunuzdur ülkemizin ve ilçemizin ilk resmi spor teşekkülü, Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’nde devrin şartları gereği futbol şubesi yoktu bugüne kadar. Kulüp büyüklerinden Ahmet Fetgeri Bey ve Fuat Bey ile konuşarak anlaştım, Basiret’te oynayan bazı arkadaşlar da bize katılacaklar. Böylece hep birlikte bu büyük kulübe dahil olup, onun futbol şubesini meydana getireceğiz.”



Karar coşkuyla karşılanmıştı gençler arasında. Ertesi gün Şeref Bey’in önderlik ettiği futbol kafilesi, doğruca Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün yolunu tutmuş ve gereken işlemlerin tamamlanması sonucunda da o zamanki renkleri ile “Kırmızı-Beyaz” futbol şubesi yaşama geçirilmişti. Daha henüz ortaokul talebesi iken bile, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ndeki her türlü sportif ve sosyal faaliyetleri yakından takip etmeyi hobisi haline getirmiş olan Şeref Bey, Galatasaray, Fenerbahçe hatta Altınordu gibi spor yaşamlarını sadece futbol ile sürdüren kulüplerin, bu popüler spor dalı sayesinde en az 7-8 branşta faaliyet gösteren Beşiktaş’tan daha fazla dikkat çektiğini, bu sayede taraftarlar kazandığını teşhis etmişti.

Aşırı bağlılık duyduğu Beşiktaş’taki bu eksikliği ilk fırsatta telafi etmek, lise çağına geldiğinde onun için artık tek amaç haline gelmişti. İşte nihayet bu idealini gerçekleştirmişti söz konusu gençlik hareketiyle. Nitekim gelecek zaman, futbolda kazanılan başarılar ve şampiyonluklar doğrultusunda Beşiktaş’ı ülkenin en önemli kulüplerinden biri yaparken, Şeref Bey’in, futbolu siyah-beyazlı yuvaya taşımakla ne derece isabetli bir karar verdiğini, daha o zamandan ileriyi gördüğüne somut bir örnek teşkil edecekti.

Şeref Bey ne yazıktır ki, en verimli çağında ve henüz 39 yaşında olduğu bir dönemde amansız bir hastalığa yakalanarak yaşamını yitirdi. Yalnız Beşiktaş’a değil, Türk futboluna da verebileceği gelecek ile ilgili mükemmel projelerini henüz tamamlayamamıştı ama, yine de kısa ömrüne birçok güzellikler sığdırarak aramızdan ayrılmıştı.

Şeref Stadyumu

Stadyumun bulunduğu alan Çırağan Sarayı'nın bahçesiydi. 19 Ocak 1910 günü çıkan büyük bir yangın sonucu harap olan Çırağan Sarayı'nın bahçesi de uzun yıllar tamamen bakımsız bir halde kalmıştı. Beşiktaş JK yöneticilerinden Ahmed Şerafeddin Bey (Şeref Bey) Çırağan Sarayı'nın harabesinin yanındaki bu alanı futbol sahası ve stadyum olarak kazandırmak için 1932'de faaliyete geçti. Beşiktaş JK, fahri başkanı olan Recep Peker'in de hükûmet nezdindeki girişimleriyle burayı Milli Emlak İdaresi'nden kiralamayı başardı. Şeref Bey yakalandığı kanser hastalığına rağmen defalarca Ankara'ya giderek bu işi takip etti. Ancak bu arada hastalığı da büyük bir hızla ilerlediği için, kazandırdığı stadın açılışını göremeden hayata gözlerini yumdu.

Temeli 11 Ocak 1933 günü atılan stadın hafriyatı işinde Beşiktaşlı yönetici ve sporcular bilfiil çalıştılar. 110x75 m boyutlarındaki sahanın cadde tarafındaki yüksek duvarının önüne tribünler yapıldı, deniz tarafındaki alçak duvarın önüne de birkaç basamaktan ibaret açık tribün kuruldu. Beşiktaşlılar bu stada, onu hayatı pahasına kulübe kazandıran Şeref Bey'in anısına Şeref Stadyumu adını verdiler. Stadyumda 1947'de İnönü Stadyumu açılana kadar pek çok lig maçı ve yabancı maçlar oynandı. 1947'den sonra Beşiktaş kulübünün antrenman sahası olarak kullanılan stadyumda amatör küme maçları da oynandı.

''Yağmur altında, kasıklarına kadar kül ve çamur içinde futbol oynamaya çalışırken izlediği çocuklar için bir şeyler yapmalıydı Ahmet Şerafettin. Mesela oynayabilecekleri ve Beşiktaş’a ait bir stat. Ahmet Şerafettin tüm yasaklamalara ve ağır hastalığına rağmen İzmir deplasmanına gitti. Yolda yine fenalaştı ama belli etmedi. O gün verdiği sözü tuttu ve yine o gün maç yaptıkları stadı Beşiktaş adına alıp, yaptırttı.''




Yıkılışı

1986 yılında Çırağan Sarayı'nın yanındaki stad olarak kullanılan arazinin otele dönüştürülmesi kararlaştırılınca stadyum Beşiktaş JK'den geri alındı. 12 Eylül 1986 tarihinde düzenlenen ve Hakkı Yeten, Cihat Arman, Lefter Küçükandonyadis, Çengel Hüseyin, Fikret Kırcan, Naci Özkaya ve Faruk Sağnak gibi futbolcuların katıldığı "Veda" buluşmasından sonra faaliyetine son verildi. Şeref Stadı tarihe karışırken yerine Çırağan-Kempinski Oteli inşa edildi.



BU ASLA VEDA DEĞİL.



Şeref Bey, Beşiktaş idareciliğinin yanısıra Türk Futbolunun gelişimi için de büyük çabalar sarfetmiştir.Federasyonda aktif görevlerde bulunmuş ve hakemlik yapmıştır. 1928'de Budapeşte'de yönettiği Macaristan-Avusturya maçı ile de ilk uluslararası Türk Futbol Hakemi olma onuruna erişmiştir. Bütün bu işlerinin yanı sıra mesleği olan tarih öğretmenliğine de devam etmiştir.Beşiktaş’ın tarihinde çok önemli bir yere sahip olan, Beşiktaş’ta Futbol Şubesi’nin kurucusu Şeref Bey, her yıl sezon açılışının yapıldığı gün Yahya Efendi Türbesi’ndeki mezarı başında saygıyla anılmaktadır.

Bunun yanında unibjk tarafından yaptırılan heykelinin açılışı da 19.03.2008 tarihinde Fulya Dünya Barış Parkı'nda, Baba Hakkı'nın hemen karşısında yapılmıştır.

Tarihçi Vala Somalı’nın onun Kulübümüz için önemini gösteren yazısını, her Beşiktaşlı’nın okuması gerektiğine inanıyoruz.

İstibdat rejiminin bilhassa genç kuşakları bunalttığı günlerde bir cemiyet, bir kulüp kurmak bir yana, iki kişinin yan yana yürümesinin bile kuşkulu gözlerle takip edildiği bir dönemdi. İkinci Abdülhamit, kılpayı kurtulduğu suikastten sonra daha da sertleşmiş ve saray hafiyelerini en ücra yerlerde bile görevlendirerek, baskısını yoğunlaştırmıştı. 1903 yılının Mart ayı başında, Serencebey’deki şaşaalı Osmanpaşa Konağı’nda Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü kuran gençler, Osmanlı Sarayı mensubu da olsalar, toplu bir faaliyetin içinde oldukları için saray hafiyeleri tarafından tutuklanıp ünlü Hasanpaşa Karakolu’na götürülmüşlerdi. Durum vahimdi. Sorgusuz sualsiz zindana atılmaları ya da Fizana sürülmeleri olasıydı.

Bereket, Osmanpaşa’nın yakın akrabası olan Seryaver Mehmet Paşa olayı duyar duymaz atına atlamış ve soluğu Hasanpaşa Karakolu’nda almıştı. Badire atlatılmış, Beşiktaşlı gençlerin bir yanlış anlamanın kurbanı olmaları önlenmişti ama, padişah gelişmeleri duyduğunda çok sinirlenmişti. Seryaver Mehmet Paşa huzura çıkıp Sultan II. Abdülhamit’e işin doğrusunu anlattığında, padişah önemli ölçüde yumuşamış, ayrıca kurucu ve sporcuların saray mensubu ailelerin bireyleri olduklarını öğrendiklerinde, faaliyetlerine bile müsade etmiştir. Ama bir şartla vermişti bu kararını; “Atletizm, jimnastik, boks, güreş, eskrim gibi sporlara diyeceğim yok ama, şu İngilizlerin oynadığı ayak topunu oynamayacaklar” demişti, Seryaver Mehmet Paşa’ya sesini yükselterek, belliydi ki, bir takım dini saplantıları vardı futbol hakkında.

Emir büyük yerdendi. Bu yüzden, kuruluş yılı olan 1903 ile İkinci Meşrutiyet’in ilanının gerçekleştiği 1908 yılı arasında Beşiktaş Kulübü bünyesindeki sportif aktiviteler arasında, futbola rastlamak mümkün değildi. 1909 yılında Cemiyetler Kanunu yürürlüğe girip, spor kulüplerine resmen faaliyet imkanı sağlayınca, işin rengi değişmiş ve bu serbestliğin getirdiği hakla, Beşiktaş futbolunun vücut bulması konusunda olumlu adımlar atılmaya başlanmıştı.

Ülke rejimindeki bu değişim gerçekleşinceye kadar, Beşiktaş’ta en ufak bir futbol hareketi olmamıştı ama, kaza sınırları içinde özbeöz Beşiktaşlı gençler tarafından gayri federe olarak meydana getirilmiş bir sürü semt takımları, birbirleriyle iddialı maçlar yapıyorlardı. İlçenin en yetenekli futbolcularını bünyesinde toplamaya muvaffak olan “Valdeçeşme” ile “Basiret” takımları, aralarındaki en güçlü iki gençlik teşekkülüydü.


Şeref Bey ve FEDA



"Ah dostum Şerafettin... Hastasın biliyorsun, yatakta olman gerekirken hala Beşiktaş, hala Beşiktaş... Beşiktaş seni öldürecek dostum bu genç yaşında." dedi Doktor Enver.

İnce bir sesle "feda" dedi Şeref Bey.

Onursal Başkanımız Süleyman Seba da FEDA Tişörtünü giymiş ve destek vermiştir.




Haddime olmasa da Şeref Bey'in Bizim ve Taraftarımızın Üzerine Etkisi Adına Küçük Bir Yorumda Bulunmak İsterim.

Türkiye'de taraftar sayısı üzerine birçok veri ve bilgi verilmektedir. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki BÜYÜK BEŞİKTAŞ TARAFTARI asla seyirci veya müşteri değildir.

Dolayısıyla seyirci ve destekleyici sayısı üzerine istedikleri kadar veri paylaşadursunlar Şeref Bey'in Feda'sından sonra Beşiktaş taraftarı Beşiktaş'a Can Feda Anlayışını benimsemiştir. Popülist hegamonya bir yana taraftarlık , taraf olmak ve takımıyla yaşamak anlayışını benimseyen , Şeref ve Hak'tan asla taviz vermeyen , Dünya Üzerinde sayılı Türkiye'de ise tek taraftar grubu BÜYÜK BEŞİKTAŞ TARAFTARIDIR. O Feda, günümüze ulaşmış Beşiktaş taraftarının nefesi olmuştur. Türkiye'nin ve Dünya'nın en büyük taraftar gruplarından biri olan Beşiktaş taraftarı o günden bugüne ŞEREFİN ÇOCUKLARI olarak anılmaktadır.

ŞEREF BEY TÜRKÜSÜ

Varlığımız; Marakeş'te fiyatları rastgele konmuş bir dükkan gibi. İncik boncuk fahiş fiyatta, değerli taşlar indirimde.
Batmamız an meselesi.

Twitter/cagriasarli

Çevrimdışı Çağrı

  • Kara Kartal
  • *
  • 07 Ekim 2014, 14:33:33
  • Yaş: 35
  • Mesaj: 29976
  • Beşiktaş / Bodrum
  • 2015/16 (✔) - 2016/17 Sezonları Şampiyonu Beşiktaş
Varlığımız; Marakeş'te fiyatları rastgele konmuş bir dükkan gibi. İncik boncuk fahiş fiyatta, değerli taşlar indirimde.
Batmamız an meselesi.

Twitter/cagriasarli

Çevrimdışı If Else

Emeğine sağlık  :ok:

Umarım tarihimizi bilmeyen arkadaşlarımız faydalanır...
Şampiyon olmasan bile, Seveceğiz seni yine de, Sen bizim yarınlarımız, Tüm hayatımızsın BEŞİKTAŞ!!!

Çevrimdışı yigitcan1903


Çevrimdışı Özgür Yılmaz

Nur içinde yatın Ahmed Şerafeddin Bey. Beşiktaşlılar olarak Beşiktaşımızın yeni stadyumuna sizin adını verdik. Yeni stadyumumuzun resmî adı bugünlerde Vodafone Arena yarınlarda ise belki başka bir sponsorun adı olacak; ama orası biz Beşiktaşlılar için daima Şeref Bey Stadyumu olacak ve böyle kalacak inşaallah. Allah size rahmet eylesin Şeref Bey. Sizi daima minnet, hürmet ve rahmetle hatırlayacağız.
Şeref'inle oyna Hakkı'nla kazan.


Etiketler: