ulenn negredo o golü atsan şimdi şampiyonduk en az 40 milyon yuro fazla paramız vardı o paraya güvenip talişkayı alıp okutabilecektik vbvb bize zararı sadece maaşı değil en az 50 milyon yurodur en az...

İki oyuncuyu da izlemedim, bir şey söyleyemem. @underworld @cursedofdragon Bu oyunculardan bağımız genel olarak genç oyuncuları adlandırmak ve göstermelik bir şekilde transfer etmek önemli değil. Süre alamadıktan sonra yaşının bir önemi yok. Asset ve doğru genç oyuncuyu bulmak önemli. Oldukça kolay bir şey bu kadar zormuş gibi satılıyor. Ve el yordamıyla da olsa göz önünde bir dolu örnek varken bu yapılıyor.

el yordamıyla deyince aklıma geldi...

bu deel bu deel bu bizim köyden deel 

Fabri
Adriano
Pepe
Vida
Medel
Tolgay
Babel
Tore

Bu kadroya ek olarak kalbur ustu bir sag bek
Oos icin emre akbaba
Forvete de demba gelse ya da morelos kiralansa rahatca sampiyon olabiliriz diye dusunuyorum.

Maliyetide cok olmaz.

Gokhan gonul sag beki yedekler. Orkan emreyi yedekler. Forvet zaten larin negredo var yedek olarak kalirlar.

İnandığınız oyunculara, 40 milyonluk 94'lü oyuncuyu örnek gösteriyorsanız; futbol aklınız ve saha içi organizasyonunuz da o takımların seviyesine gelecek. Benfica, Napoli, Lyon'un gözden çıkardıkları ile yarıştığınız bir ekonomide saha dışında büyüyecek; 40 milyonluk 94'lüden önce, 33'lük Fransız ve 5 milyonluk Romalı transfer sezonunda öncelikler arasında yazmadığınız orta saha bölgesinde size karşı üstünlük kurmayacak. Elendiğiniz takımın ana rotasyonunda 7 altyapı oyuncusu var. Mart 2012'den bu yana sizde ne var? Tarif ettiğim algoritma içinde kadrolar kurmaya devam ederseniz aynı örnekleri daha çok gösterirsiniz. Bu arada, ilk maçta inandığınız oyuncuyu oyundan çıkardıktan sonra oyunu rakibe teslim ettiniz ve bu hatanızı daha sonra kabul ettiniz. O halde herkes daha çok çalışmalı. Çünkü herkes yarıştığınız ve örnek gösterdiklerinizin gerisinde.

Lyon, yaz döneminde şu ana kadar sadece 3 oyuncudan 100 milyon € kazandı. Benfica ise yine sadece 3 oyuncudan €105 milyonluk satış yaptı. Lig, network, menajerlerin sahip olduğu haklar ve bir takım bağlantılar önemli fakat Benfica ve Lyon'un sattıkları 6 isim de kulübün altyapı oyuncuları. Altyapı konusunda da avantajlı oldukları noktalar var. Lakin yine de makas çok açık.

Monaco, yarıştığı tüm kulvarlarda şimdiden 76 gole ulaştı. Savunma hattı ve orta saha oyuncularından 42 gollük katkı aldılar. Jardim'i kutlamak gerek. Geçen sezon öne çıkardığım genç isimlerden çok iyi performans alıyor. Hem CL hem de ligdeki başarıları kadar ellerindeki asset oyuncuların sayısı kıymetli.

Beşiktaş'ın ilk Porto maçında git-gelli oyuna ayak uydurabilmesi, dört orta sahacı rakibe 20 dakikalık bir oyun tesliminden sonra mesafeleri kısaltıp, maç sonunda ayakta kalması. Sonraki Porto maçının ilk yarısında çıkış ve geçiş paslarında deorganize olmasına rağmen rakibi iki kenar arasında koşturarak yorup, özellikle 15 dakika boyunca dominant bir oyun oynayabilmesi. İçerideki Leipzig maçının sonunu getiremese de başlangıcındaki ön alan baskısı ve devreye kadar rakibin pas açılarını kapatması. Deplasmandaki maçta büyük alanlar bırakmasına rağmen topu hızlı koşturup, doğru geçiş oyunları oynaması. Dışarıdaki Monaco maçında rakibini dilediği gibi gösterişsiz oynatması, içerideki Monaco maçında ise oynadığı transition oyunları ya da son bölümde her ne kadar pozisyonlar bulsa da yüksek atletizme karşı neden git-gelli oynamamız gerektiğini göstermesi. 5 müsabaka + bir devreyi hedef maç olarak oynayan üç farklı rakibinin kilidini basit direktiflerle ve çalışılmış karbon kağıdı goller ile açması. Ayrıca sonuç alırken rakiplerine göre oyun seçimleri yapması. Bunlar hep kusurlarıyla beraber artıları.

Bonus: Napoli'de sadece iki penaltı arasında oyunu kontrol edebilen bir takımın nasıl hücum etmesi gerektiğini bir önceki Roma maçında De Rossi ile gözlemleyen, bunu ise Necip ile saha içi pratiğine dönüştüren ve böyle kazanan bir ekibinin olmasını atlamayalım. Burada da bir çözüm ve sonuç var. Fakat bu yukarıdakiler gibi güçlü bir oyun değil. Ya da güçlü oyunlar içerisinde de kaybettiğimiz oyun bölümleri var. Ligde de tekdüze hücum seçimleri ve bunu sadece puan kayıplarıyla idrak edebilen bir kitle var. Ayrıca oyunculara geniş özgürlükler verip, birinin yatır kaldırına, diğerinin şutuna ezcümle bir-iki oyuncu için kurgulanmış bir-iki final aksiyonuna kalırsanız oyuncu takımı olursunuz. Sonuç alırsanız alkışlanır, olmazsa eleştirilirsiniz. Ama işte bunlar ifrat veya tefritle anlatılmaz.

İlk yarıda, hücumda oyunu merkeze çeken ve alan daraltan Leipzig'e karşı bölgesel-sayısal üstünlük kurduğumuz, üçlü hattı enine-boyuna 20-25 metrelik alanda kurguladığımız doğru pozisyonlar var. Rakibin pas açıları iyi kurgulanmış.

Özellikle attığımız gole kadar Leipzig, kendi yarı sahasından rakip sahaya ne topla ne de bir tane pas metrajı düşük isabetli pasla geçememiş. İlk yarı boyunca pas opsiyonları sınırlandırılıp, iyi alan daraltılmış. Bir de Başakşehir maçının ilk yarısına baktım. Gündüz ve gece gibi fark var.

Geçen sezon rölantide oyunla geride bıraktığın takım, dört maçtır seni basit baskı ve yönlendirmeler ile aynı düzende oynatıyor ve oyunu kazanıyor. 360 dakikada tek bir çözüm hamlesi yok. Başakşehir gibi özellikle gerideki üç personeli oldukça yetersiz ama geriden oyun kurma konusunda taviz vermeyen ekibe karşı baskı merkezlerini doğru kurgulayıp-saha parselizasyonunu iyi yapamıyorsunuz. Rakibin ön alan baskılarına karşı ise sahaya yeterince geniş yayılamayıp, mobilizasyonu düşük durağan kalarak-alan boşaltamıyorsunuz. Son üç maçın ilk 30-35 dakikasında Başakşehir high-press uygulamalarına karşı çaresiz kalan, böylelikle ne zaman gol yiyeceğini bekleyen ve ikinci-üçüncü hattı arasında düzenli olarak 30-35 metre boşluk bırakan bir Beşiktaş olmaz.

İlk goldeki Cenk-Babel aksiyonu planlı bir oyun. İkinci goldeki Talisca-Quaresma aksiyonu ise iki oyuncunun alametifarikaları. Velhasıl Leipzig'in arızalarının olduğu kanatlardan iki gol çıkardık.

İlk yarının belli bölümündeki ön alan baskısı, gegenpressing veya yüksek baskıya karşı oyun merkezinin hızlı değiştirilmesi ve Keita'ya dribbling alanı vermemek önemli. İkinci yarı rakibin dinamizmi, fizik kalitesi veya bahsettiğim sebepler dışında Kampl'ın girişi işleri değiştirdi. Özellikle oyunu yönetmesi ve topsuz oyundaki katkısı ile merkezdeki bloğun gezmesini sağladı. Burada oyun merkezini geriye çekmek zorunda kaldık. Fakat geçiş hücumlarında daha hızlı çıkmalıydık.

Tekrarlamak gerekirse takımın yaş ortalaması, dinamizmi ve temposu Avrupa'da bazı takımlara karşı cevap verebilecek noktada değil. Geçen seneki CL ve UEL'deki alınan sonuçlara rağmen de böyleydi. O yüzden oradaki bazı rakipler ile başka oyunlar oynamak zorunda kalacağız. Beşiktaş'ın elinde en üst seviye organizasyonlarda yarışmış; buralarda kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenmiş, böylelikle çok şey kazanmış isimler var. Başka başka handikaplarının yanında bu kalite ve deneyim önemli.

Badelj - Modric - Kovacic, Fabinho - Moutinho - Tielemans orta sahasına üstünlük kuran oyuncuya halen büyük maç diyorlar. Zaten elinizde birkaç genç sayılabilecek asset oyuncu var. Onları da absürt argümanlar ile değersizleştirmeyin.

Talisca ve Quaresma ne katıyor? Bunu uzun uzadıya tarif etsem de, attığımız ikinci gol bu oyuncuların neden sahada yüksek dakikalar aldığının net cevabı. İki oyuncunun öne çıkan hücum pratiğini seçseniz bu aksiyon çıkar.

Bu takımın genel olarak atletik kapasitesi düşük. Monaco maçında Fabinho'nun son dakikalardaki geniş alan sprintini Medel ancak son saniye faulü ile durdurabildi. Atletik kapasitesi bu kadar yüksek oyuncular ile oynuyoruz. O sebeple git-gelli veya rakibe geniş alan bırakacağımız oyunları tercih etmiyoruz ve etmemeliyiz.

Monaco maçının son yirmi dakikası, 30-40 dakikalık belli dilimler dışında Leipzig'e karşı oynanan 180 içindeki bölümlerde rakibin atletizm ve dinamizme yeterli karşılığı veremedik. Genelde doğru oyunları seçtik. Aksi halde bu süreler çok daha yüksek olurdu.

Bu oyuncuların elbette kusurları var. Fakat karşılarında 40-50 milyon bonservis ücretleri ödenen veya ödenecek oyunculara karşı geri adım atmadan oynuyorlar.

Naby Keita'nın alametifarikası olan merkez ve koridor üzeri dribllinglerini dünkü maçta gördük. Bizim takımda bunları bu seviyede yapacak bir oyuncu var. Fakat yeterince yapmıyor. Grup sürecinde tempo ve atletizme karşı başta oyunun temposunu düşürüp, rakibi özellikle iki kenar çizgisi arasında koşturarak cevap verdik. Lakin yine de motorik becerileri çok değerli.

Deplasmandaki Porto maçı ve içerideki Leipzig maçının ilk yarısında yaptığı dribblingler bu kez bizim adımıza oyunun şeklini değiştirmişti. Mevzu bahis Talisca.

45-60 arası bu seviyede çok sık göremeyeceğiniz kadar dominant bir oyun var. Bu bölümü yeniden izledim. Oyunun durdurduğu bölümler var, fakat Pereira'nın pozisyonuna kadar olan dilimde rakip yarı sahada beş ve altı kez ikinci topları kazandığımız ikişer bölüm var. İlk reaksiyonlar güçlü ve bir-iki dakika dışında tamamında saha boşaltarak oynuyoruz. Hatta highline'ı Porto yarı sahasının ortasına kadar çıkardığımız bir-iki an var.

Beşiktaş, birtakım oyun seçimleri ve oyuncu tercihleri sebebiyle ligde kapasitesinin altında oynuyor. O kapasite, bazı oyun bölümlerinde herkesin görebileceği düzeye çıkınca ekseriyet için anlaşılıyor. Üstelik bir sonraki maçta benzer seçimleri görmemiz de sürpriz değil. Pranga.

Hücum şablonları ne üzerine kurulu ise öne çıkan beceriniz de o olur. Orta bölgelerini, ceza sahası içindeki ve dışındaki yerleşimi dikkatle izleyin. Tercihler hep 4x3 iken, half-space bölgesinden ve rakip savunma yerleşmeden. Quaresma'yı 1v1 bırak, oyun yönünü sağ kenara aç, ceza sahasına direkt koşu-at. Bu kenar ortaları maç içerisindeki birinci-ikinci denemeler. Dünkü gol 36. ortada geldi. İstediğiniz kadar basit olsun; plan varsa sorun yok.
 

Planlı bir şekilde geniş oynuyoruz. Enine doğru mesafeler açıldıkça merkezden oynamak kolay iş değil. Üçüncü bölgede derinlik verip, istasyon olacak, al-veri yüksek oyuncu olmayınca iki merkez orta saha taç çizgisine doğru Quaresma'nın vücuduna top atıyor.

Beşiktaş, majör seviyede topu koşturan bir ekip. Fakat bunun için sürekli geniş oynamak ve geniş alana ihtiyaç duymamak lazım. Alan buldukça veya pas opsiyonları arttıkça pas temposu da artıyor. O sebeple ligde daha dinamik oynamak fark yaratacaktır. Geniş oynamak bir plandır. Fakat bu geniş oyunların final pozisyonlarını her zaman kanat ortaları ile sonlandırmak ya da kanat organizasyonlarını için tek plan bu şekilde yapılacak yüksek ortalar olmak zorunda değil. Üstelik koridor oyunlarını oynama becerisine sahip oyuncular varken.

Kaliteli üretmeyi direkt ve en kolay yoldan sonuca gitmeye tercih etmek. Zaten ligde sorun burada patlak verdi. Mesela, Negredo Alanya'daki kafayı vursun diye Alanya, Akhisar ve Malatya maçlarında aynı denemeyi 115 kez yapmak, aynı maçta ilk kez denediği bir merkez oyunundan gol çıkardıktan sonra bir daha denememek, ya da bu üç maçın arasındaki Göztepe maçında Talisca ile aynı denemeden henüz maçın başında gol çıkartıktan sonra bir daha bunu denememek böylece iki gol ve birçok pozisyon bulmak gibi.

O kadar uzağa gitmelerine gerek yok. GS maçında half-space bölgesine ters kanat koşuları atıp, koridor açan da bildiğimiz Quaresma. Oyuncu eleştirilerine bakılırsa bu oyun ilk düdükten son düdüğe kadar spontane oynanıyor zannediliyor herhalde.

Çizgide ayağına top bekleyip, kalçayı dayamak varken; genişlik verip, half-space bölgesine koşu atarak geniş oynuyorlar. 
(Tweet silinmiş ya da erişime kapatılmış)

Oyunculara bu kadar büyük rolü, özgürlüğü veya sorumluluğu veren teknik direktörler varken fatura oyuncuların oyun alışkanlıklarına kesilmez. Beşiktaş'ta da bazı oyuncular özelinde benzer problem var. Rolleri doğru dağıtmak ve iş yükünü herkes için eşit paylaştırmak lazım. Bu durumda bazı oyuncular başkalarının yükünü taşımaktan kendi öne çıkan meziyetlerini ortaya koyamıyorlar. Ya da iş yükü fazla oyuncular büyük sorumluluklar aldıkları için eleştiri odağı oluyorlar. Halbuki bu seçimleri yapan teknik direktörler.

Fatura seçimlere kesilir. İyisiyle de kötüsüyle de. Oyuncu eksenli bakış açısı sığ. Bu tarz "oyuncu" takımlarında bazı oyuncuların varlığı ya da yokluğu oyunu değiştirir. Bu da tercihtir.

Eldeki oyun için daha tercih edilebilir oyuncular var. Fakat oyun seçimleri daha belirleyici. Topu ayağına her alanın en az üç kezden aşağı dürtmediği ve tekdüze set hücumları ile skor arayan bir takım ile pas ve oyun temposunu yüksek tutan, mobilizasyonunu arttırdığı ve mesafeleri kısalttığı bir oyunu seçen takım arasında üretkenlik kalitesi veya oyun hakimiyeti açısından ciddi fark var.

Düşeni, sekeni, açılanı ezcümle iki takımında henüz sahip olmadığı bir topu; sırf yüksek orta sonrası rakip uzaklaştırması diye top kaybı yazmam. İkinci topun kazanımına bakarım. Zira bu tercihler belli başlı plan doğrultusunda gelişiyor. Fakat bir pozisyonun yüksek olasılıkla kayıp olacak bir tercih ile sonlanması istatistikte yazılandan daha büyük kayıp benim için. Mevzu en doğru tercihi yapmak. Şayet yoksa yeni tercihler yaratmak olmalı. Çünkü mutlak doğru yok.

5 metre yanındaki oyuncuya atılan oyuna hiçbir değer katmayan bir pas yerine, 2v1 pozisyondaki oyuncuya 50 metre diagonal pas atan; aksiyon bölgesine direkt, riskli, belki bir parça ince iş gerektiren bir pas denemesi yapan veya savunma arkasına timing becerisi önem arz eden kreatif bir yüksek açılı top atan bir oyuncu için de istatistik hanesine yazılabilecek handikaplı seçimler. Bunlar doğaçlama veya oyuncu profili ile gelişecek fakat daha çok takımın genel oyun planı, hücum setleri ve şablonları ile ortaya çıkabilecek şeyler. Sonuç olarak ise takımın ve oyuncunun hanesine yazılacak şeyler. Çoğu zaman bu değer katmayan paslar istatistik hanesinde yüzdeleri yukarı çekerek görkemli durur. Bazen de bu pasların oyuna değer katmadığı zannedilir fakat bir plan varsa bir sonraki takım pozisyonu, oyun hazırlığı ve daha bilumum şey için önemlidir. Hatta bazen sırf topa sahip olmak için bile önemlidir. Beşiktaş, CL'de birçok kişinin değer katmadığını düşündüğü paslar ile geniş oynuyor ve sahayı enine kullanarak rakibi iki çizgi arasında koşturuyor. Bunların pozisyon ile sonlanıp-sonlanmaması da ölçü değil. İyinin en iyisi.. Atak sonlandırmak kolay iş. Zaten bütün mesele en doğru pozisyonu ve tercihi aramak, bulana kadar aramak.

Vücuduna atılan topları saklıyor, alıyor, dönüyor, basıp-gidiyor. Sadece golleri ile değil, box'ın dışında etkinliği ile çok önemli katkı sağladı. Bravo Cenk!

Son cümle işin özeti olmuş. Böyle bir ilk yarı izlemedik. Cenk'in link-up'ını yukarı çekmesi ve bağlantı oyuncu olması ise CL'de işleri kolaylaştırdı.
http://besiktasarena.com/besiktas-futbol-takimi-2017-18-sezonu/201718-besiktas-transfer-sezonu/msg759678/#msg759678

Fazlası vardır ama bunlar neden alt alta? Doğru oyunu seçtiğin zaman kimi zaman oyunu kimi zaman skoru kazanabildiğin için. Bazen son penaltıya kadar oyunun içinde kalsan da oyunu kaybettiğin için. Benzer başarıları elde ederken yarıştığın rakipler ile makas aralığını göstermek için. Ve uzun maratonda yanlış oyun seçimi-hem oyun hem de oyuncu profillerinden dolayı eldekini çeşitlendirememenin handikaplarıyla ligi nasıl geride bitirdiğin için. O Monaco CL'de yarı final oynadı, oradan bu güne kadarki süreçte 390 milyon euroluk oyuncu satışı yaptı. İki maçta dört puan aldın, oyunu kazandın ve son bölümdeki git-gelli oyunda öne çıkan Fabinho tahmini doğru verdiğim fiyata Liverpool'a gitti. Ligue 1'in en çok ikili mücadele kazanan ikinci oyuncusu. 45 dakika dribbling alanı bırakmadığın Keita ise yine CL finalisti L'pool'a 60 milyonluk bir bedelle gitti. Tüm Avrupa'nın en çok dribbling ile adam eksilten merkez orta sahası. Bizle oynadığı ikinci maçta gördük. Halen mevcut kadrolarında asset oyuncular var. Bu iki takımı da altına aldın. Doğru oyunlar oynadın. Teknik direktör ve oyuncu için önemli referans buraları. Bunu geçen sene de yazdım. Bu üç takımı geçen sezonki Lyon maçı sonrası yetersiz ve formsuz dediğiniz oyuncular ile yendiniz. Çünkü 60 metrede oynayan, ilk reaksiyonu düşük ve sürekli karşılıklı transition oyunları oynayan bir ekip izliyorduk. Aynı oyuncu topluluğu, tempoyu düşürüp-rakibi iki çizgi arasında koştururken topun kıymetini bilince ve kalabalık/yerleşik birinci bölge savunması yapmayan ekiplere karşı oyunun yönünü hızlı değiştirip karbon kağıdı gibi goller atınca 14 puan ve namağlup liderlik geldi. Bu referans oyunları koca sezon 8-9 maç ile sınırlandırmamak istiyorsanız saha içi organizasyonunuz ve saha dışı organizasyonunuz daha iyi olmalı. Çünkü bunu 45-50 maça yayacak konumda değilsiniz. Beşiktaş taraftarının ekseriyeti halen sorunun daha doğrusu sorunlar arasındaki önceliklerin farkında değil. İyinin içinde kötü, doğru içerisinde yanlış olabileceğini algılayamıyor. Bütün sorunları tek oyuncu üzerinden anlatmak veya bütün payeyi bir oyuncuya vermek absürt. CL'deki ile lig performansı yarıştırılırken; teknik direktör ya da bu kadroyu oluşturanlar için tek bir hüküm vermek gibi. Olur. Çünkü orada kazandıran şey burada kazandırmayabilir. Hatta önlem alması daha kolay bir takım haline gelebilirsiniz. Bu oyuncu grubu 8-9 maç bu performansı zirve maçlarda bile sunabilir ama bunu 45-50 bir tarafa 25-30 maça bile yayamaz. Bunlar siyah ile beyaz kadar keskin şeyler değil. Ayrıca bir dolu nedamet maçını arkasında bitirdin üç takım da çıkarır. Şampiyonluk, oyunun ölçüsü değil.

Bireysel yeteneklerden cok takim oyununu on plana cikaran bi Besiktas izleriz umarim bu sezon. Orta kafa gol mantigini bi kenara birakip pas oyununa geri donmeliyiz.

Serdar gurler ile anlasildi haberi geciyor..

Gecen sene 17 gol 6 asist
Bu sene 13 gol 4 asist
Yasida 26.

Ben begeniyorum kendisini ama bizde is yapar mi bilemiyorum ozelliklede bu kadar kanat oyuncusu varken takimda..

Kontra atak oyununda cok etkili, kapali savunmalara karsi ne yapar bilinmez..

Stavrum+ohen bile daha iyidir
Hatta nartayo+mcdonald

ileri gidiyorum  ailton + youla.

+Bu döngü halinde aynı isimlerin dolaşıyor olması umarım medyanın acizliğindendir.

+Bu döngü halinde aynı isimlerin dolaşıyor olması umarım medyanın acizliğindendir.

ı hope so

Opareye gelene kadar
Aciyoruz besiktas tarihcesini 2012/13 sezonundan basliyoruz transfer etmeye

Kanada dentinyo gelsin nami deger dislek reyiz
Santrafor olarak niyanki alamayiz tifitirden biloklamislar oni
Batuhan karadeniz var mesela 276. Sansi hakediyro
Askelrigini sakaryada surdurmekte safagi dogan gunes ustelik iyi besiktasli cocuk
Ugur boral var futbolu birakip gelmisti tekrar baslamisti simdi de gelip baslaisn

Obur senenin oyuncularina yarin bakariz
Feda diyorsun 12 tane adam aliyorsun
Sanki bunlari almasan kume dusecen

Fabinho'nun yerine Tolgay hmmmm Monaco da #Feda dedi heralde

Alayci tavir hos degil

Monaco zaten feda dedi sene başında bir çok oyuncusunu satıp 300 milyon € kazandılar sonra da 50 milyon € harcayıp yerlerini doldurmaya çalıştılar ama dolmadı tabi

Satmasalardi da gecen seneki basariyi tekrarlamalari zordu. Surpriz takimdi onlar, bu sene romanin oldugu gibi.