Hoca Galatasaray'a karşı da bu kadroyla çıktı, maç nerdeyse 9-0 bitecekti. Mükemmel oynadık, Galatasaray'ı sahadan sildik. O zaman 'neden Lens oynamadı', 'Negredo nerede', 'hoca yine inat etti' gibi şeyler demedik. Galibiyetin tadını çıkardık. 'Oh be, geri döndük' diye düşündük (ya da düşünmek istedik)...
Bugün, Galatasaray'ı rezil eden, Porto'yu, Monaco'yu, Leipzig'i dağıtan kadronun aynısı vardı sahada... Üstelik dinlenmiş, zinde bir halde. Şöyle bir ortamda, üstelik Galatasaray maçından hemen sonraki haftada, kimseyi kesmezsin, kestiğin oyuncuya derdini anlatamazsın.
'Quaresma çıkıp Lens girseydi maçı alırdık' da diyemezsin. Lens, girdiği maçların büyük çoğunluğunda hiçbir varlık gösteremedi. Trabzon maçında iki puanımızı onun yüzünden kaybettik belki de...
Herkesin fikrine saygım sonsuz ama, hocanın direkt, net bir şekilde eleştirilecek, skora etki eden 'skandal' bir tercihi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.
Aklın yolu bir.
Acıların çocuğu küçük Emrah gibi sürekli mutsuz, isyan halinde bir taraftar grubu var, bu da Türk genlerine tesir etmiş Demirören miraslarından biri.
Maçtan önce hakem bizi doğrayacak, maçtan sonra puan kaybedildiyse takımın yarısı ve hoca gönderilsin, sampiyonluk zaten gitti, konuşmaya değmez.
Son iki senenin şampiyonuyuz, Avrupa'da daha önce görmediğimiz yerlere ilerliyoruz, kadro iyi, tamir edilmesi imkansız bir yara almadık; ama herkes mutsuz, herkes isyankâr, herkes kelle peşinde.
Tamam, kazanmamız lazımdı, kazanamadık. Futbol bu. Rakipler senin maçlarını nedense hedef maç yapıyorlar, ekstra motive oluyorlar, düşme hattında olmamalarına rağmen 1 puan için yerden kalkmıyorlar, onu alınca sampiyonluk pozu veriyorlar. Acayip bir ortam var.
Biten bir şey yok. Bu sene lig her şeye açık. Belli ki bu sene şampiyonluk son yıllardaki en düşük puanla alınacak ve o puana biz ulaşabiliriz.
Lenovo A6020a46 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi