Tribünlerin eski İnönü'ye nazaran zayıf olduğu doğrudur. Ama bazı şeyleri atlamamak gerek. Kapalıda tezahüratları organize eden, kapalı üstteki setin sağ ve sol çaprazlarına ve tam hizasına düşen üç grup var. bunlar yaklaşık 100-200 kişilik gruplar olabilir, sayı belki de daha düşük de olabilir bilemedim. Israrla başlatmaya çalıştıkları tezahüratlar, sık sık tribün kapama cezasına neden olan ve nette bunlar cezaya neden oluyor başkalarını yapalım bunları söylemeyelim diye kampanya bile yaptığımız tezahüratlar. Başlatılan tezahürat bunlar olunca tribünün daha oturarak maç seyretmeye meyilli müdavimleri katılmakta isteksiz oluyor. GS maçında ve nasıl olsa Uefa küfürden anlamaz diye Dinamo Kiev maçında tribünün koyuverdiği ve küfürlü tezahüratı hep birlikte yaptığı uzun süreler oldu. GS maçında ikinci yarıda maç zaten 0-2 olmuş, bundan sonra ceza kaygısı 2. planda diye düşünüp tüm stat ortak tezahürata yüklendi. Taraftar profilinde bir sorun yok bence, istedikten sonra her türlü tezahüratı hep birlikte yapacak kapasite var.
Dinamo Kiev maçına 45 dakika kala kapalı üstteki yerime gittim, benim oturacağım koltuk ve sağındaki 4 koltukta 25-30 yaş arası 5 kişi vardı, hiçbirinin kombinesi yok, hatta biletleri olmadığını da biliyorum, çünkü birini daha önceki maçlarda da koltuk sahibi yerine geldikçe yer değiştirdiğini bizzat gördüğümden tanıyorum. Kombine ya da bilet sahiplerinden maça gelmeyen birini denk getirene kadar şansını deniyor. Hatta kombine/bilet sahibi gelip müsaade istediğinde de oflayip pufluyor. Dinamo Kiev maçında da ben yerim için müsaade isteyince bir sağa kaydılar, ama o koltukların tamamının kombineli olduğunu, bu statta daha önce izlediğim geçen sezonun son 3 maçı ve bu sezon ceza yüzünden biletini kulübe devrettiğim Karabük maçı hariç izlediğim 2 maçtan biliyorum, hatta pek diyaloğumuz olmasa da kombine sahiplerinin tamamının simasını ezberledim. Haliyle o adamlar da gelince bu arkadaşlar kayboldu. Tabii ki stattan dışarı çıkacak halleri yok, muhakkak maça gelmeyen birilerini bulup yerine oturdular. Orayı terk etmeden önce aralarındaki diyalog, "koskoca kapalının ne hale düştüğü, kimsenin bağırmadığı, Fikret Orman'ın Beşiktaş tribünlerinin a.ına koyduğu" minvalindeydi.
Valla kimse kusura bakmasın da, bu muhabbeti "yaşasın kapalı mücadelemiz" sloganıyla birleştirdiğimde, bu mücadelenin pek de Beşiktaş hayrına olduğu intibaı edinmedim. 5 tane adam Beşiktaş kulübünün borç sarmalındayken taraftarını ve takımını 3 yıl stat stat süründürmeyi de göze alarak borç harç 120 milyon dolar para harcayıp yaptığı stadın kapalı tribününde bir yandan bedava maç izlemeye çalışıp, bir yandan da Beşiktaş'ın istikbali, bu istikbalin daha iyi olması için tribün profilinin nasıl olması gerektiği, iç saha baskısının nasıl kurulması gerektiği hakkında ahkam kesemez. Goodfellas diye bir twitter hesabı var, tezahüratlara katılmayan taraftara seslenerek, "tribüncüler olarak sizleri izliyoruz, vakti geldiğinde cezanızı vereceğiz" diye tehditler savurdu Galatasaray maçından sonra. Kimse Beşiktaş taraftarına ceza veremez, kimsenin haddi değil. Ne bu öfkenin sebebi? 2.100 Galatasaray taraftarının bölüm bölüm statta sesi çıktı diye mi? Halbuki maçın 2. yarısı başlar başlamaz tüm stat, ceza riskini de göze alıp, maçın sonuna kadar hep bir ağızdan "k.y. şu xxxxxxxxxxx cimboma" tezahüratını ve birkaç daha başat tezahüratı yapmıştı ve bazı taraftarlarımızca bizi madara ettiği düşünülen galatasaray tribünleri g.tlerinin üstüne oturtulmuştu. 2. yarıda çok az fırsat buldukları (Beşiktaş'ın yaptığı baskıya rağmen gol bulamaması ve Galatasaray'ın bir iki dakika iyi pas yapması üzerine) bir anda oley çekip, üstüne 2 tane yiyip mal gibi kalmaları da süsü oldu. Bu neyin davası ben anlamıyorum. Eski İnönü'de 1994-1995 sezonunda Galatasaray'a Sergen, Johnsen, Alpay gibi isimlerin olduğu kadroyla 3-2 yenildik (sezonu şampiyon bitirdik o ayrı), o maçta deplasman yasağı filan yoktu, ben yeni açıkta oturuyordum, GS tribünü ise eski açıktaydı, yani aramızda o efsane kapalının da büyük gürültüsü olmasına rağmen, eski açıktaki GS tribünü sesini yeni açığa gayet de duyurmuştu. Bu maçta ise GS tribünün sesi kapalı tribüne çok çok az geldi. TV yayınında çok duyulduğu iddia ediliyor, peki deplasman tribününün basın tribününe ve yayın kamerasına mesafesinin kısalığını dikkate alan var mı? Eski açıkta ve kapalıda maç izleyip GS deplasman tribünü çok ses çıkardı diyecek adam bir elin parmağını geçmez.
Maçları tribünün kazandığı konusunda da elimizde yeterli kanıt yok. Öyle olsaydı bizim İnönü'de o kadar derbi kaybetmemizin izahı yok. Barcelona, Bayern gibi takımların statlarında öyle cehennemi bir tezahürat filan da yok. Adamların takımı iyi, içerde dışarda tıkır tıkır oynayıp tokatlıyorlar herkesi. Olay tribünse Lech Poznan bana göre ilk üçte. Takım hangi turnuvada oynuyor bu sezon bilmiyorum. Haa, ben Beşiktaş tribününü gümbür gümbür gürlerken seviyorum, bu benim kişisel tercihim. Ama sağımdaki kombineli Kiev maçında bana dedi ki, "yok kardeşim burada maç izlenmez, ben hiç memnun değilim, seneye numaralıdan kombine alacağım". Dedim neden, "ben maç izlemek istiyorum, bağır bağır yoruluyorum, bu yaşta oturup maça odaklanmak istiyorum". Adam haksız da değil, ben her maç tüm tezahüratlara katılıyorum, ıslık anında da ıslık çalamadığım için yuhalama işine girişiyorum. Tribün organizasyonuna uymak için bi gözüm sürekli kapalı set civarında ya da yeni açık ya da eski açıkta olduğu için, arada pozisyonları kaçırıyorum. Yaş 41, maç sonu 90 dakika ben koşmuş gibi yorgun oluyorum. E benim yanımdaki adam benden 5-6 yaş daha yaşlı, adamın tercihi, saygı duyarım. Gerçi abicim adam da çok bağırmasa da maç boyu yerine oturamadı, bol bol alkış, ıslık v.b. organizasyonlara katıldı, damarda Beşiktaşlılık var

Bunun dışında, maçları iki kategoriye ayırıp ıslık-tezahürat ayrımını ve organizasyonunu da buna göre yapmak gerektiği kanaatindeyim. Geçen sezonki Bursa, Kayseri, Osmanlı ve bu sezonki Alanya maçlarında top rakipteyken ıslık çok işe yaradı. Ama Galatasaray ve Kiev maçlarında ıslığın rakip takımı etkilediğini sanmıyorum. Siz Sneijder olsanız ıslıktan etkilenir misiniz? Ben olsam etkilenmem. Anadolu takımlarının futbolcuları etkilenebilir, ama Galatasaray, Fenerbahçe karşısında ve Avrupa maçlarında tribün tezahürat ağırlıklı organize olmalı. Islık küçük maçlarda rakip takımı bozarken, Beşiktaş takımına bir tesiri olmuyor. Çünkü küçük takımlar iyi top çeviremiyor, ıslık uzamadığı için, topu bir türlü kapamadık diye futbolcuların asabı bozulmuyor. Ancak GS, FB, ve CL maçlarında belli bir standardın üstünde takım organizasyonu ve pas kapasitesi ile yüzleşmek zorundayız. Bu maçlarda ıslık süresi uzar ve takımın, özellikle yerlilerin asabı çabucak bozulur. Büyük maçlarda tribünün odaklanacağı yer rakip takımı bozmak olmamalı, çünkü rakip takım kolay kolay bozulmaz. Mourinho'ya 3-2 kaybedip tur atladıkları GS maçındaki GS tribününün Real Madrid'i olumsuz etkileyip etkilemediği soruldu, "takımım bundan olumsuz etkilenmedi ama gördüğüm kadarıyla GS takımı çok olumlu etkilendi" şeklinde cevap verdi. Bizim sorunumuzun cevabı burada saklı. Bize denk ya da bizden güçlü takımlarla oynarken odak noktamız, kendi takımımızı maksimumuna ya da kapasitesinin üstünde bir performansa çıkarmak olmalı, bu da ıslıkla değil tüm stadın organize olduğu olumlu ve teşvik edici tezahüratlarla mümkün. Anadolu takımlarına karşı ise top rakipteyken ıslık, top bizdeyken tezahürat organizasyonuna devam etmekte yarar var.